banner
banner

Akio Wada’nın Konferansı

Japonya İstanbul Başkonsolosu Akio Wada’nın Konferansı

19.12.2002’de Japonya İstanbul Başkonsolosu Akio Wada İstanbul Kültür Üniversitesi’nde konferans verdi. “Türkiye ve Japonya İlişkileri” konusunun konuşulduğu Halil Akıngüç Salonu’nda yapılan bu konferans saat 14.00’da başladı. Başlangıç konuşmasında rektörümüz Japonca ve Türkçe’nin grammerlerinin aynı olduğunu vurguladı. Konuşmasına ingilizce başlayan Akio Wada’nın şivesi anlaşılamayınca dil sorunu oldu. “İngilizce mi konuşsun?”, “Japonca konuşsun da Türkçe’ye mi çevrilsin?” diye düşünülürken sonunda ingilizce konuşup Türkçe’ye çevrilmesinde karar kılındı. National Strategy Club üyesi olarak bendeniz Turgay Suat Tarcan oradaydım. İşte sayın Akio Wada’nın söyledikleri:
“Japonya diğer ülkelerle ilişkilerine çok önem verir. Japonya Türkiye için çok yabancı bir ülke değildir. Türkiye şu sıralar Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyor. Er ya da geç Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne gireceğini düşünüyorum. Girerse bu işin sonu olmayacak. Üye olduktan sonra daha çok gelişmek istiyorsa Türkiye’nin Avrupa’yla birlikte Asya ülkeleriyle de ilişkilerini güçlendirmesi gerekir.
Dünya globalleşme süresi içerisindedir. Türkiye daha genişlemeyi istiyorsa Avrupa Birliği’yle kalmayıp Japonya’yla da ilişkilerini güçlendirmesi gerekir. Uzun vadede düşünürsek Japonya’nın Türkiye için önemli bir ülke olduğunu düşünüyorum. Japonya’ya sadece herhangi bir ülke gözüyle bakılmamalıdır. Japonya aynı zamanda Amerika ve Asya’yla da yakın ilişkidedir.
Türkiye’nin AB’ye katılmasıyla ekonomisi büyüyecektir. Böylelikle Türkiye Japonya için ihracat ve yatırım pazarı olarak büyük önem taşıyacak. Böylelikle Türkiye’nin önemi daha da artacaktır.
Türkiye-Japonya arasındaki ilişki sadece ekonomik değildir. Düşünce tarzı, nesneleri algılama tarzı, v.b. Japonlar’ın tarzına çok benzer. Sadece ticari anlamda değil, dostluk açısından da ilişkilerinin daha güçlü olacağına inanıyorum. Böyle bir ülke dünyada çok yoktur. Bunun için bundan sonra iki kültür arasında ilişkileri daha çok güçlendirip, birbirini tanımaya önem verilmesi gerekir.
Türkiye’nin olası bir Japonya projesinin hükümet için çok önemli olacağını düşünüyorum.
Türkiye ve Japonya coğrafik olarak birbirine uzaktır. Bir ülke için başka bir ülkenin komşu veya uzak olması onu etkileyecektir. Yunanistan Türkiye’ye komşudur. İki ülke arasında soğuk savaş olmuştur, çünkü birbirine komşudur. O yüzden elbette ki bu iki ülke arasındaki ilişki Türkiye için önemli olacaktır. Türkiye ve Japonya arasında ise 9000 km mesafe vardır. Uçakla bu 12 saat ediyor. Japonya Asya’nın en doğusundadır; Türkiye ise en batıdadır. Japonya Pasifik Okyanusu’na yakındır. Türkiye ise Avrupa’ya yakındır. Bu yüzden tarihte iki ülke arasındaki ilişki olumlu ya da olumsuz o kadar yakın olmamıştır. Bunun olumsuz yanı olduğu gibi olumlu yanları da vardır. Örneğin tarihte iki ülke arasında hiç savaş çıkmamıştır. Hiç toprak sorunu olmamıştır.
Millet kavramı herhangi iki ülke arasında önemli bir faktördür. Örneğin Amerika ve İngiltere’nin; İspanya ve Güney Amerika’nın milletleri ortak kökenden gelmiştir. Türkler için ise Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan gibi ülkelerin milletleri akrabadır. Ne yazık ki, Türkiye ve Japonya aynı milletten gelmiyorlar. Türkiye’nin Orta Asya’yla olduğu gibi, Japonya’yla da ilişkisi güçlü değildir. Japonlar Çin’in kuzeyinde yaşarlar. Öte yandan Japonya’nın nereden geldiği hiçbir zaman kanıtlanamadı. Bazı kaynaklar Japonların Çin’in kuzey bölgesinden, bazı kaynaklarsa Japonların Kore’den çıktığını iddia ederler. Bu demek oluyor ki Japonlarla Türklerin arasında kan bağı olmasının da ihtimali var. Demek istiyorum ki iki millet de Doğu Asya’da ortaya çıktılar. Aynı kültürden etkilendiler. Örnek verecek olursam; Türkler de, Japonlar da başka insanlara karşı utangaç ve mütevazidir. Diğer insanların kendilerine nasıl baktığını merak ederler. Aile kavramına çok önem verirler. Aileden biri kötü birşey yaptığında veya birine kötü birşey yapıldığında sanki kendilerine olmuş gibi hissederler. İnsanları sıcak karşılarlar. Eve girince ayakkabılarını çıkarırlar. Bunlar gibi Türkler ve Japonların algılama ve düşünce tarzlarında ortak noktalar vardır.
Türkiye eninde sonunda AB’ye girecektir. Böylelike Avrupa standardları yakalanıcak. Avrupa ve Türkiye arasında ekonomik ilişkiler rayına oturacak. Bu olumlu gelişme Türkiye’nin önemini arttıracak. İhraç edilen malların türleri ve kalitesi değişecek. Öte yandan reformlar devam ettikçe Japonya’da ekonomi güçlenecektir. Japonya’dan Türkiye’ye yatırım hiç olmadığı kadar çoğalacak.
1999 yılındaki depremden sonra iki ülkenin sivil toplum örgütleri arasındaki ilişki güçlenmiştir. Bundan sonra bunun daha da güçleneceğine inanıyorum. Türkiye’nin ekonomik standardları yükselince Türk turizminin seviyesi de yeterli alt yapıya kavuşacaktır. Bundan sonra rehberler de çoğalacaktır. Rehberlerin Japonca konuşmasının bu noktada çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu Japon turistleri için cazip edici olacaktır ve bundan sonra Japon turist sayısı artacaktır. Türkiye hükümetinin Türkiye’yi tanıtan girişimlerini, dünya televizyonlarında yayınlanan reklamları ve Türklerin çeşitli kategorilerdeki başarılarını gördükçe büyük sevinç duyuyorum.
İki ülke arasında yeni bir dönem, yeni bir sayfa açılmalıdır. İki ülkenin ilişkisi bakımından şu an önemli bir dönemdir. Bu her zaman pozitif ve olumlu olsun.
Türkiye’nin ticareti Avrupa ülkeleriyle %60’tır. Bundan sonra da %17’lik payla Amerika geliyor. Maalesef Japonya Türkiye’de ihracat açısından birinci ülke değildir. Japonya ancak %5’lik payla 7. sıradadır. İhracat binde 5 ile epey geride kalıyor. Japonya tarafından bakılınca Japonya Türkiye’den 150.000.000 $’lık mal ithal eder. Türkiye’ye 1.5 milyar $’lık mal ihraç eder. İhracat ve ithalat toplam 1 milyar 700 milyon $’dır. Dünyaya göre ticaret hacmi binde 2’dir.
Görüyoruz ki Türkiye-Japonya arasındaki ticari ilişkiler şu an için pek iç açıcı değildir. Fakat bu Japonya’nın Türkiye için önemli olmadığı anlamına gelmiyor. Gelecekte iki ülke arasındaki ticaretin daha da artacağını düşünüyorum. Daha önce de belirttiğim gibi Türkiye AB’ye eninde sonunda girecektir. Böylelike Türkiye ekonomik gelişmeye sahip olup yakın ilişkiye gireceği Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerle ekonomisi aynı seviyeye gelecektir.
Türkiye’ye her sene 10.000.000 yabancı turist gelmektedir. Milyonlarca insan izdiham içerisinde akın akın Türkiye’yi görmeye, tanımaya çalışıyor. Böylece dünya insanı Türkiye hakkında doğru bilgilere sahip olmaktadır. Türk insanı kendisini onlara doğru tanıtmaktadır. Geçen sene Türkiye’ye 90.000 Japon turist gelmiştir. Son 5 sene içerisinde bu her yıl 15.000 kişi artmaktadır.
Özetleyecek olursam; Türkiye jeopolitik yeri bakımından tarih boyunca Avrupa’ya hep yakın olmuştur. Defalarca söylediğim gibi kişisel olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne eninde sonunda gireceğini düşünüyorum. Türkiye Avrupa’ya katıldıktan sonra Orta-doğu Asya’yla ve özellikle Japonya’yla etkileşimini kesmemelidir. Türkiye Japonya’yı kınamadığı takdirde çevre ülke konumunda kalacaktır. Japonya’ya ihraç edilen malların hızla artabilecek ürünleri çok azdır. Bunun özel sektörün çabasıyla artacağını düşünüyorum. Türk ekonomisinin gelişmesiyle ürünlerin değişme ihtimali vardır. Japonya’dan Türkiye’ye yapılan yatırım Türkiye’nin AB’ye katılmasıyla artacaktır. Japonya için özellikle Türkiye’de nitelikli iş gücü çok cazip olacaktır. Geçmişte Türk milleti Japonya’ya çok yakındı. Tarihe baktığımda ortak noktaların çok olduğunu ve bunun önemli olduğunu görüyorum. Kişisel olarak Türklerin Japonlara, Japonların da Türklere karşı yakın duygusunun dünyada çok olmadığını düşünüyorum. Bundan sonra bu duyguyu daha çok beslememiz gerekiyor. Çünkü her iki ülkenin de birbirini anlayabilen demokratik-ekonomik gerçek dosta ihtiyaçları vardır. Teşekkür ediyorum.”
Alkışlardan sonra sorulara geçildi. İşte İKÜ ve Akio Wada arasındaki diyologlar:
İSMET GİRİTLİ: MR. Wada’yı kampüsümüzde görmekten bahtiyarız. Ona yürekten katılıyoruz. Ülke olarak her türlü işbirliğine girmeye hazırız. Bu tek taraflı olmaz. Karşılıklı olursa daha iyi olur. Depremdeki yardımlarınızdan ötürü de teşekkür ediyoruz. Japonların Türkiye’ye bıraktığı dövizler için de teşekkür ediyoruz. Türkiye Kemalist düşüncesiyle çok modern bir ülkedir. Fakat Japonlar çok zenginken Türkiye’de kişi başına düşen gelir sadece 3000$… İşsiz halkımız için sizin yatırımınıza şimdiden ihtiyacımız var. Şimdiden partnerlik yapmamız doğru olmaz mı?
AKIO WADA: Yine söylüyorum. Er ya da geç Türkiye AB’ye katılacaktır. Ama bu Türkiye için sadece bir başlangıç olacaktır. İleride Türkiye’nin Fransa, İngiltere, Almanya gibi ülkelerin ekonomik standardlarına sahip olacağını düşünüyorum. Maalesef Japonya da, Türkiye de ticari açıdan birbirinin birinci konumunda değil. Fakat ilişkiler sadece paradan oluşmaz. Ortak noktalara da dikkat etmek gerekiyor. Mühim olan insanlık…
MESUT ÖNEN: Bence sadece iyi niyet yeterli değil. Tarihte hiç savaş yapmadık. Bu doğru. İleride de olmayacak. Dostluğumuz devam edecek. Bence uzaklık yeterli bir sebep olarak söz konusu değil. İpek Yolu’nda olduğu gibi develerle ulaşım sağlamıyoruz. (Gülüşmeler)
AKIO WADA: Size katılıyorum. Şu sıralar Japonya-Türkiye ticaretinde hareketlenmeler var. Türkiye Japonya’ya %40 tekstil ihraç ediyor. Fakat bence tekstil bir dezavantaj. Çünkü zaten Çin, Tayland gibi komşu ülkelerden daha ucuza bunlar geliyor. Mesafenin önemli olmadığından bahsettiniz. Fakat bu dezavantajdır, çünkü çok masraflı oluyor. Çin ve Tayland’ınkiler ise daha cazip… Rekabet gücünüz düşük… Gelecekte software, hizmetler gibi şeylerde değişim olabilir.
İKTİSAT 3.SINIF’TAN BİR ÖĞRENCİ: Bunda Japonya’nın ekonomik alanda fazla yatırım yapmasının etkisi var mı?
AKIO WADA: Evet, bence öyle. Japonya II. Dünya Savaşı öncesinde de dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biriydi. Bu olaydan sonra askeriyeye önem verdi. Bütçenin büyük bölümünün savunmaya ayrılması önemli bir faktör. Ama tek faktörün bunun olmadığını düşünüyorum.
MUSTAFA GÖKBÖRÜ ATAN (Uluslararsı İlişkiler): Ekonomiden, ticaretten, coğrafyadan falan çok bahsettik. Futboldan hiç bahsetmedik. 2002 Dünya Kupası’nda Türkiye’nin Japonya’yı elemesi arada bir küskünlük doğurdu mu?
AKIO WADA: Pek öyle düşünmüyorum. Japonlar güçlü insanlardır. Düşünce tarzlarında intikama yer yoktur. Japon toplumu genel olarak bu tip bir olay olduğunda saygı gösterir. Gerçekleri kabul eder. İntikam söz konusu olmayacaktır.
MEHMET OSMAN ŞAN (Matematik-Bilgisayar): Acaba Japonya’da ingilizce eğitim veren üniversiteler var mı? Eğer varsa İngiltere veya Kanada’nın yaptığı gibi neden tanıtım olmuyor?
TERCÜMAN JAPON: Bu soruya ben cevap vermek istiyorum. Böyle üniversiteler yoktur. Uluslararası okullarımız vardır ama herhangi bir yabancı dilde eğitim veren üniversitemiz yoktur. Biz bilgisayar alanında gelişmiş bir ülkeyiz ama tanıtım yapamadığımız da bir gerçektir. Konsolosluğumuza gelirseniz yardımcı oluruz.
HASAN YILMAZ (İşletme): 1999 yılındaki Kopenhag zirvesinden beri Türkiye AB’ye girme sürecinde olan bir aday ülke… Diğer aday ülkelere 3-4 ay süre verilirken bize ancak 2004 tarihi verildi. Avrupalı bir Cumhurbaşkanı geçenlerde nedense Türkiye’deki insanların kibar ve medeni olmadığını söyledi. Sizin samimi sözleriniz ise bizi mutlu etti. Biraz düşününce sizce onlar tarafsız davranıyor mu?
AKIO WADA: Biz AB üyesi değiliz. Doğal olarak da onların ne hissettiklerini bilmiyorum. Japonya gelecekte değişime uğrayacaktır. Siz de değişecekiniz. AB ve Türkiye arasında farklar var ama uzun vadede ben Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği hakkında iyimser düşünüyorum.
ABDULLAH POLAT (Endüstri İlişkiler): [Japonca konuşarak] Ben Japonca öğrenmeye başladım. Japonca gerçekten Türkçeye çok benziyor. Ayrıca ben Japonlar gibi birbirine bağlı millet, tatlı insanlar görmedim. Peki Japonlar ne zaman Türkçe öğrenecek? Bizim gibi gayret edecek misiniz?
AKIO WADA: Sen Japonca soru sorduğun için ben de Japonca cevap vermeye karar verdim. Japonya’da zaten Türkçe eğitim veriliyor. Japonya’nın Dış İşleri Bakanlığı’nda Türkçe konuşan 20 kişi var. Bunlar 2-3 yıl boyunca Türkçe eğitim gördü. Yanımda oturan tercüman arkadaşımız da önce İzmir’de, sonra Ankara’da Türkçe kursuna gitti. Türkiye’de birçok Japon çalışıyor ve bunlar Japonya’ya Türkçe biliyor olarak dönüyorlar. Dış İşleri Bakanlığı’nda 20 Türkçe konuşan insan sayısal olarak yetersiz kalıyor. Azerbaycan’da da çalışanlar var. Yetmediğimiz için de Türkçe bilmediğim halde İstanbul’a tayinim oldu. Yalnız şunu söylemek istiyorum. Büyük bir Türkçe öğrenme isteğim var.
Alkışlardan sonra Japonya İstanbul Başkonsolosu Akio Wada’nın konferansı bitmişti. Okul olarak teşekkür edildi. Üniversitemizde sertifikalı programlar dahilinde Japonca eğitiminin de olduğu söylendi. Akio Wada Japonya İstanbul Başkonsolosu olarak İKÜ’ye Japonca eğitim veren daha fazla eğitmenin gönderileceğine söz verdi. Daha sonra İKÜ Sayın Wada’ya birkaç hediye verdi. Bunlardan bir tanesi de üniversitemiz öğrencilerinden birinin yaptığı çini tabağıydı. Bu konferanstan sonra Japonya’yı araştırmakla ne kadar doğru yaptığımı anladım. Japonya’ya gereken önem pek verilmiyor gibi fakat Japonya-Türkiye ilişkilerinin önemini bir kez daha anladım. Samimiyetlerinin gerçek olduğunu hissettim orada… Akio Wada’nın vurguladığı gibi Türkiye’nin işi AB’ye girmekle bitmeyecek. Başta Japonya olmak üzere Türkiye’ye gerçekten önem veren diğer ülkeleri de görmesi gerekiyor. Bu iyimser yaklaşımlardan sonra Türkiye’nin büyüyeceğine kesin gözüyle bakıyorum. Tabi bazı şeylere önem verilirse… Saygılarımla…

TURGAY SUAT TARCAN


Article Categories:
Ödevler
Likes:
0

Leave a Comment