banner
banner

Stevie Wonder Konseri ile ilgili detaylı bir kritik

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), “Garanti Caz Yeşili”

246727_10151192658748891_1542437869_n

14 EYLÜL 2012 CUMA: Bugün her şey sıradan bir gün gibi başlamıştı. Ama öyle bitmeyecekti. Sadece konser gibi etkinliklere gittiğimde günlük yazılarımı web siteme yazdığım için sizler sadece konser veya festival günleri günlük yazdığımı sanıyor olabilirsiniz ama ben 1991 yılından beri günü gününe günlük tutmaya çalışıyorum. 22 ajandamda ne anılarım var, bir bilseniz… İşte son dönemlerde iş yoğunluğu nedeniyle eskisi kadar çok ilginç şeyler yazmıyor olabilirim normal günlük sayfalarıma… Mesela bugün Stevie Wonder konserine gitmeyecek olsam belki de “Atlas Jet Erbil uçağından sonra United Airlines yaptım” özetiyle bir şeyler yazardım ve ajandamın tozlu sayfalarında tarih olurdu. Fakat efsanevi şarkıcı Stevie Wonder’ın konserinin biletine sahip olunca bugünkü günlük yazımı gerek web sitem www.tst.gen.tr , gerekse Milliyet’teki blogumdan cümle aleme ilan edeceğim. Tıpkı birçok konser sonrası yaptığım gibi…

614432_10151192596063891_1082185338_o

Aslında sıraya erken girmek için hem bugün, hem de yarın için off talebi yapmıştım ama bugün izin vermemişler. Olsun, yarın için izin vermeleri iyi oldu, en azından uyuyabileceğim yarın geç saatlere kadar… Bugün 06:30 – 16:00 arası çıkmıştı shift’im… O yüzden günlerdir United’ın gecikmeye girmemesi için dua ediyordum. 21:00 servisiyle çıktığımız bile oluyordu. 3-4 saatlik gecikmelere çok alışmıştık. Dualarım kabul oldu. 20 dakikalık gecikme hiçbir şey değil… Eee, biz de çalıştık didindik ve normal vakitten 10 dakika evvel boarding’i OK’lemeyi başardık. Allah’ıma şükürler olsun ki vaktinde gitti uçak… Hemen şefi arayıp izin istedim. Yemeğimi alelacele yiyip 14:00 sularında dışarı çıktım. Amacım 112,00 TL’ye aldığım biletin kategorisinin en önünden yer kapmaktı. Hatta Madonna konserinde aldığım MDNA turnesi t-shirt’ümü ve Superman şapkamı poşet gibi bir şeye koyup yanıma almıştım. Hedefim eve uğramadan direk KüçükÇiftlik Park’a gitmekti. Öyle de yaptım zaten. Tuvalette gömleğimi ve kravatımı çıkartıp aynı poşete koydum. Tabii ki t-shirt’ün altında kumaş pantolon ve klasik ayakkabı olması biraz tuhaf oldu ama en azından kötü de görünmüyordu. Aslında Stevie Wonder, Michael Jackson’ın yakın arkadaşı olduğu için Michael Jackson t-shirt’lerimden birini giyecektim ama vazgeçtim. Madonna t-shirt’ü giydim. Çünkü Madonna konseri dahil hiçbir konserde Madonna t-shirt’ü giymemiştim. Fakat Michael Jackson t-shirt’ü giydiğim birçok konser, organizasyon oldu. Ayrıca 2012 konserleri hatırama Yeni Türkü, Sertab Erener ve Madonna’dan sonra Stevie Wonder da girecekti. 2012’de başka bir konserde aldığım bir t-shirt ile bu konseri izlemek daha anlamlı olur diye düşündüm. Ama belki de o t-shirt’ü giymemin asıl nedeni 16 Temmuz 2012’de hem Stevie Wonder’ı, hem de Michael Jackson’ı canlandırdığım efsanevi düet “Just Good Friends”in klibinde o Madonna t-shirt’ünü üzerime geçirmemdi.

Biliyorsunuz ki 2012’de aynı zamanda Michael Jackson’a hayran olmamı sağlayan Bad albümünün 25. yıl dönümünü kutluyoruz. Sadece günler sonra “Bad 25” albümü piyasaya çıkacak. Ben de bu yüzden 2 ay evvel “Another Part Of Me” ve Stevie Wonder düeti “Just Good Friends”e klip yapmıştım. Aslında Madonna t-shirt’ümdeki sonradan fark ettiğim saçlarla tek gözün kapanması yöntemiyle illuminati subliminal mesajı verilmesi beni rahatsız etmiyor değildi, fakat sonuçta Madonna da hayran olduğum şarkıcıların başlarında geliyor ve tıpkı Michael Jackson, Stevie Wonder, Whitney Houston falan gibi 80’leri temsil ediyor. Ve Madonna ve Stevie Wonder konserlerini böyle müzikal açıdan önemli olan bir tarihte, bir yıldönümünde izlemek 2012’yi benim için unutulmaz yıllardan biri yapacak.

469318_10151192596183891_1499263836_o

Neyse, muhabbeti çok uzattım. “Just Good Friends”e konser kritiğimin ilerleyen bölümlerinde tekrar değineceğim. Macerama kaldığım yerden devam edelim. Geçen sene aynı mekanda Aydilge ve Roxette konserlerini izlemiştim. Fakat yine de yolları unutmuşum. Fazlasıyla yürüdüm. “Allah Allah. Geçen sene bu kadar yürümemiştim Küçük Çiftlik Park’a” diye düşündüm. 10 yıldır İstanbul’da yaşayan bir Amerikalıyı Türk sanarak yolu sordum. O da tarif etti. Meğersem Taksim’den daha kestirme yolu varmış. İnternet beni yanlış yönlendirdi valla. “Osmanbey metro durağından yürüme mesafesinde” diye yazıyordu. Kaç kilometre yürüdüm ama… Amerikalı adam kimin konseri olduğunu sordu. Stevie Wonder olduğunu öğrenince Amerikan şivesiyle “Aaa Stevie Wonder mı geliyor? Toplantımdan sonra konseri tepeye çıkıp beleşe izleyeceğim” dedi.
Saat 16:00 sularında mekana geldim. Allah’tan fazla bir insan gelmemişti. Hemen sıranın en önüne geçtim. Konser hatırası olarak 10 TL’ye Stevie Wonder bandanalarından bir tane aldım. Michael Jackson fan olan ve internetten tanıştığım arkadaşlarımdan Canan Yıldız “Aaa Turgay Abi, sen misin? Sen olduğundan şüphelendim ve t-shirt’ünü görünce emin oldum” diyerek yanıma geldi. O daha da erken gelmiş. Saat 13:00 civarı sıra beklemeye başlamış bile… Daha sonra Yalçın Girginer ve Onur Aydınak da bize katıldılar.

338933_10151192596438891_2083001293_o

Kapı açılış saati 17:00 diye yazıyordu bilette ama asıl açılış saati 17:30’u geçecekti. O sırada asıl mesleği itfaiyecilik olan ama maçlarda, konserlerde ek iş olarak security’lik yapan güvenlik görevlisi ile muhabbete daldık. “Yaaa geçenlerde bir konserde korumalık yaptım. Adamların tiplerini görmeliydiniz. Athena’nın çıktığı konser!” dedi. Hemen şıp diye anladık tabii ki; “Aaa o Red Hot Chili Peppers. Ne kadar şanslısın abi. Bedavadan böyle konserleri izliyorsun, üzerine de para alıyorsun” falan dedik. Adam demez mi; “Ben hiçbirini tanımıyorum ki… Yıldız Tilbe’den başkasını bilmem” diye… Epey güldük. “Yahu böyle konserlere para vereceğinize gitsenize Candan Erçetin konserine falan” dedi. Ben de “Ona da gittim” dedim. Keşke Red Hot Chili Peppers’a da gidebilseydim. “Hangi rock grubunu Türkiye’de görmek istiyorsunuz?” tarzı internet anketlerine “Red Hot Chili Peppers ve Aerosmith” cevabını verirdim. Fakat gidemedim. Ama olsun. Bugün dünyanın en iyi erkek vokallerinden biri olan Stevie Wonder’ın konserini izleyecektim. Sırada biz beklerken “Türkiye’nin Stevie Wonder’ı” diyebileceğim güçlü ses Fatih Erkoç motorsikletiyle bir rockçı edasıyla geldi. Ve sıradan insanlar gibi sıraya girdi. Tabii ki hemen atladım “Bir fotoğraf çektirebilir miyiz Fatih Bey?” diye… Ailecek sevdiğimiz bir sanatçıdır kendisi… Annem bana “Neden benim onu dinlemeyi çok sevdiğimi söylemedin? İmzalı fotoğraf alsaydın keşke” diye kızacaktı. Aslında muhabbete devam edip daha fazlasını da söyleyecektim. Mesela albümlerini aldığımı, ailemizin sanatçısı olduğunu filan… Fakat konuşmamızda öğrendiğim bir detay aklımı karıştırdı. Babamın emekli olduğu şirkette Yaşar diye bir arkadaşı vardı. “Fatih Erkoç benim yeğenim. Ben onun dayısıyım” diyordu babama… Babam da bize bahsederdi. Ben de kendisine “Babamla sizin dayınız arkadaşlar… Hatta ailecek konserinize gitmiştik” diye bundan bahsettim. Fakat demez mi “O benim dayım değil; eşimin dayısı” diye… İşte aklımı karıştıran ayrıntı buydu. Babama bu durumu anlattığımda “Ama nasıl olur? O Sinan Erkoç’un da dayısıydı. Hatta düğününde ‘dayıların dayısı’ demişler” dedi. Bu sırada prova sesleri de geliyordu. Daha içeri girmeden Stevie Wonder’ı dinlemeye başlamıştık.

475570_10151192614973891_1643992389_o

Neyse, içeri girdiğimizde hemen bizim kategorinin en önünün en ortasını kaptık. En ortasındaki demir platformu ben kaptım. O demir yükseklik hem en ortadan izlediğimi kanıtlıyordu, hem de boyumu uzatıp önümüzdeki kategorinin arkasındaki uzun boylu turistlerin görüş açımı etkilememesini sağlayacaktı. Turist demişken, konsere gelen yabancılar da vardı. Bir tane genç Canan’ın yanına gelip “Amy Winehouse’a benziyorsun” dedi. Sonra dikkatli bakınca ben de fark ettim. Gerçekten, yaşı benzemesin ama rahmetliye çok benziyordu. Yine bizim gibi korkuluklara dayanacak kadar önde ama sol tarafta olan gençlerden bir tanesi aynı Johnny Depp’in gençliğine benziyordu.
Konser öncesi ön grup veya sanatçı yoktu. Etkinlik olarak Joy FM’in DJ’leri Stevie Wonder tarzındaki sanatçıların şarkılarını çalıyordu. Biraz “Oldies But Goldies” partisi havası vardı. James Brown falan çıkınca çok sevindik ama asıl çığlık atmamıza neden olan şarkı tıpkı Stevie Wonder gibi Motown çıkışlı olan ve Michael Jackson gibi bir Popun Kralını müzik dünyasına kazandıran The Jackson 5’ın “I Want You Back” adlı şarkısının remix’i oldu. Çünkü Michael Jackson çalmaları için sesimizi DJ’e duyurmaya çalışıyorduk. Canan’ın cüzdanının üzerinde Michael Jackson resimleri vardı. Yalçın, Michael Jackson t-shirt’ü giymişti. Sonra aynı t-shirt’ü bir başka seyircide gördük. Adeta pişti oldular. Funda Gökçe, Engin Deniz Özgen, Hande Kurt, Aysun Aktaç, Gülşah Başarır ve adlarını hatırlamadığım başka Michael Jackson hayranları da kaynak yaparak bize katıldılar sonra… Hüseyin Karanfil ve Hakan Medeni gibi birçok önde gelen MJ Fan’lar da konsere gelmişlerdi ama yanımıza gelemediler. Tabii ki Michael Jackson hayranlarının bu kadar konsere ilgi göstermesinin nedeni Stevie Wonder ve Michael Jackson’ın Motown yıllarına kadar dayanan dostluklarıydı. “Just Good Friends” ve “USA For Africa – We Are The World” gibi çok güzel işbirlikleri de vardı. Fakat yine de Stevie Wonder, Michael Jackson’ın arkadaşı olmasını boşverelim, tek başına bir efsane zaten. Bunu konserde de daha iyi anlayacaktık zaten…
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), “Garanti Caz Yeşili” 15. yıl etkinlikleri kapsamında verilecekti bu konser… Gülşah ile Madonna konserindeki illuminati sembollerinden bahsederken barkovizyondaki bir tanıtım filmindeki tek gözler dikkatimi çekti. Bale, opera gibi şeyler gösteriyorlardı. Şener Şen gibi ünlüler ödül alıyordu videoda… Gülşah çok güzel bir noktaya parmak bastı. “Biz böyle bahsediyoruz ya? Belki de adlarından bahsedelim diye özellikle eğlence sektöründe subliminal mesajlar kullanıyorlar” dedi… Bu arada konserde sadece Michael Jackson ve Madonna t-shirt’ü giyen seyirci yoktu. Beatles, Ray Charles, Stevie Wonder gibi bir çok şarkıcı ve grubun t-shirt’lerini giyen seyirciler vardı. Nereden buldular şu Stevie Wonder t-shirt’lerini? Anlamış değilim.
Konserin başlama saati 21:00’di ama başlaması 21:20’yi buldu. Yine rötar iyiydi. Başkası olsa en az 1 saat geciktirirdi konseri… İşte mavi gömleği ve benim aldığım siyah Stevie Wonder bandanasının aynısıyla efsanevi sanatçı sahnedeydi. Herkes sahnenin ortasına bakarken ben fark ettim ve “Aaaa gelmiiiişşş!” diye haykırdım arkadaşlara… Görme engelli olduğu için yavaş yavaş sahne ortasına yürüyordu çünkü… Arkamızdaki seyircilerden birisi de görme engelliymiş. Ne tesadüftür ki bindiğim metrobüste bir yolcu şoföre “Ses sistemi çalışmıyor mu? Cevizlibağ durağına geldiğimizde bana söyleyebilir misiniz?” demişti. O da “5 durak sonra” demişti. Sonra başka bir yolcuyla şoför adamcağızın üzerine çok gittiler. “Görmüyor musun? Şoför de söyledi. 5 durak sonra dedi. Niye aynı şeyi bir daha soruyorsun?” diye… Adamın sözleri yüreklerimizi parçaladı. “Kardeşim, ben görme engelliyim. Yoksa neden sorayım? Yazıyor zaten” dedi. Hemen “Kusura bakma” diye özür dilediler. Allah’tan “Kör müsün?” demediler. O indikten bir iki durak sonra güneş gözlüklü, bastonlu başka bir görme engelli birisi metrobüse binmişti. Görme engelli bir şarkıcının konserine giderken bu manzaraları görmek beni derinden etkilemişti. Sadece görme engelliler değil, tüm fiziksel engelliler benzer zorluklar yaşıyorlar. Yine de bakın; Stevie Wonder ne kadar başarılı oldu. Gözleri görmediği için kulaklarının daha dikkatli olduğunu düşünüyorum. Belki de bu yüzden müzik kulağı gelişti. Bizim fark etmediğimiz notaları, yani demek istediğim alt yapıları bile duyduğundan eminim. Sağır ve dilsiz insanların da gözlerinin bizden daha keskin gördüğünü düşünüyorum. Yani ne bileyim, daha dikkatli olmalılar bu konuda… Bu sadece bir tahmin… Herhangi bir araştırma yapmadım. Fakat konserde şunu düşündüm; eğer Stevie Wonder görme engelli olmasaydı kesin rahmetli Michael Jackson veya rahmetli James Brown gibi harika figürler sergileyip dans ederdi. Çünkü içgüdüsel olarak başını bir o yana bir bu yana sallaması bile dans ediyor gibi oluyor. Fakat erkek vokalisti Michael Jackson’dan esinlenilmiş figürlerle güzel dans ediyordu. Geleceğin Chris Brown’ı ya da Usher’ı olabilir. Ya da belki de kariyeri vokalist olarak devam eder, bilemem. Jackson, Winehouse, Houston ya da Brown gibi kaybettiğimiz sanatçılardan söz açılmışken; arkadaşlarıma “Stevie Wonder konserine gideceğim” dediğimde bazıları “Aaa o ölmemiş miydi?” diyorlardı. Allah gecinden versin ama tahminimce galiba bir başka görme engelli sanatçı olan ve “We Are The World”de de yer alan Ray Charles ile karıştırıyorlardı.

324234_10151192596588891_838077086_o

Yaklaşık 9 bin müzikseverin izlediği konserde, sahneye 10 kişilik bir müzisyen ekibi ve aralarında kızı Aisha Morris’in de bulunduğu, 3 kişiden oluşan bir geri vokal grubuyla çıkan Stevie Wonder’a bazı şarkılarda 8 kişilik bir koro da eşlik etti. Kızı babasını çok seviyor olmalı ki terini siliyor, sarılıyordu. Ben kızı olduğunu bilmiyordum. “Bu vokalisti ne kadar da yakın davranıyor Stevie Wonder’a?” diye düşündüm.
Tam iki buçuk saat boyunca sahnede kalan Stevie Wonder, “Superstition”, “Master Blaster”, “Sir Duke”, “For Once in My Life” ve “Isn’t She Lovely?” gibi onlarca unutulmaz şarkısını seslendirdi. Gecenin biz MJ Fan’lar için en büyük sürprizi daha birkaç şarkı söyledikten sonra performe ettiği Michael Jackson cover’ı “The Way You Make Me Feel” oldu. Dostu ile düeti “Just Good Friends”in de bulunduğu Bad albümünde yer alan bu şarkıyı konserlerinde seslendirdiğini YouTube’dan biliyordum. Tıpkı YouTube’da izlediğim videolardaki gibi “Michael! Jackson!” Michael! Jackson!” diye seyircilere tezahürat yaptırdı ve yine duygulandı. Sesinin titremesi içten içe ağladığını gösteriyordu. Zaten kendisi istemeden evvel bile “Michael Jackson!” diye tazahürat yapan MJ Fan’lar olarak biz de çok duygulandık. Ondan önceki şarkıda “Michael, thank you!” dediğini sandım. Ya gaipten sesler duyuyordum, ya da gerçekten şarkıda öyle diyordu. Sadece Michael’ın cover’ını yapmadı. Marvin Gaye’in “How Sweet It Is (To Be Loved By You)” ile John Lennon’un “Imagine” şarkılarına getirdiği yorumu hayranlıkla dinlendi. Ayrıca Alica Keys & Jay Z düeti “Empire state of mind”daki “New York New York” bölümünü “İstanbul İstanbul” diye değiştirmesi konserin unutulmaz anlarından birisi oldu. Wonder, 2 konser daha vermek için İstanbul’a geri döneceğini söyledi. “Bir tanesinin geliri fiziksel engelliler için, diğeri Stevie Wonder için olacak” dedi 😀 Gerçekten çok iyi olur, çünkü adam CD gibi söylüyor. Hiç detone olmuyor. İşte böyle muhteşem seslerin stüdyo kayıt hilelerine başvurmasına hiç gerek yok. Resmen mest etti bizi… Keşke “Part-Time Lover” ve ve Coolio’nun “Gangsta’s Paradise” diye 90’larda farklı bir versiyonunu yaptığı “Pasttime Paradise”ı da söyleseydi. Konserde aklımıza da geldi bu şarkılar… Ama “Just Good Friends” ve “We Are The World”ü istemekten unutuvermişiz. Yine de benim için önemli olan 3 Stevie Wonder şarkısı vardı. Onları da söyledi zaten. Bunlar tabii ki “I Just Called To Say I Love You”, “Signed, Sealed, Delivered I’m Yours”, “Happy Birthday To You” ve final şarkısı “Another Star” idi. İnternette bulduğum 50 Cent’in “In Da Club” adlı şarkısındaki “It’s your birthday” gibi sözleriyle harmanlanmış remix’inin de çok hoşuma gittiği “Happy Birthday” adlı şarkısını söylerken gerçekten çok duygulandım. Çünkü küçükken, yani 80’li yıllardaki doğum günlerimizde bu şarkıyı çalardık. Kamera görüntülerimiz bile var. Başta dedem olmak üzere kaybettiğimiz akrabaların ve komşuların bulunduğu o kamera görüntüleri aklıma geldi ve hüzünlendim. Eski doğum günleri gibisi yok gerçekten… Ve “Belki bugün doğum günü olan vardır” diyerek söylediği bu şarkıyı bu kez canlı dinliyordum. 22 Şubat doğumluyum ama bu şarkı bana söyleniyormuş hissine kapıldım. Ne de olsa kendisi bilmese de bu şarkıyı kasetten söylerdi küçükken bana… Ayrıca tabii ki Stevie Wonder denince akla gelen ilk şarkı olan “I Just Called To Say I Love You” da konserin tavan yaptığı anlardan birisiydi. Benzer duyguyu Samantha Fox konserinde “Touch Me”, Alphaville konserinde “Big in Japan”, Kylie Minogue konserinde “Can’t Get You Out Of My Head” ya da yine 80’lerden bir örnek verecek olursak “I Should Be Lucky”, Pink konserinde “Get The Party Started”, 50 Cent konserinde “In Da Club”, The Rasmus konserinde “In The Shadows”, The Cure konserinde “Friday I’m in Love”, The Offspring konserinde “Pretty Fly (For a White Guy)” çıktığında yaşamıştım. Örnekler çoğaltılabilir. Bu şarkılardan bahsetmemin bir nedeni var. Ne kadar efsane olursa olsun, her şarkıcı ya da grubun kendi şöhretini bile aşan bir hit şarkısı vardır. Konserde olmazsa olmaz şarkılardır bunlar. İşte Stevie Wonder’ınki de “I Just Called To Say I Love You”ydu… Ama şarkı söylerken geğirmesini de unutamayacağım. 😛 Herkes güldü, o da güldü 😀 “Artık anlatırsınız hep. Stevie Wonder bir gün İstanbul’a gelmişti ve geğirmişti” dedi. 😛 Belki de arkadaşların dediği gibi şaka yapmıştır. Belki de gerçekten gaz çıkardı. Neyse, ben en iyisi set-list’i yazayım:

1. How Sweet It Is (To Be Loved By You)
2. Master Blaster (Jammin’)
3. Higher Ground
4. The Way You Make Me Feel
5. Never Dreamed You’d Leave in Summer
6. Overjoyed
7. My Cherie Amour
(bu şarkıyı Michael Jackson da The Jackson 5 döneminde kardeşleriyle söylemişti)
8. If You Really Love Me
9. Don’t You Worry ’bout a Thing
10. Signed, Sealed, Delivered I’m Yours
11. Empire State Of Mind
12. Superstition
13. Sir Duke
14. Living for the City
15. You Are the Sunshine of My Life
16. Imagine
17. I Just Called to Say I Love You
18. Happy Birthday

Bisten sonra ise şu şarkılar çalındı:

19. Isn’t She Lovely
20. I Wish
21. Another Star

Gerçekten çok tatlı bir adam yaw… “Merhaba, sizi seviyorum” diye Türkçe konuşmaya çalışmasından tutun da esprilerine kadar… Michael Jackson’ın neden en iyi dostlarından birinin Stevie Wonder olduğunu bir kez daha anladım. Özellikle de konser bitip de ekibiyle el ele kulise dönerken aklıma videolarda ve fotoğraflarda gördüğüm; bir elinden Michael Jackson’ın, diğer elinden Diana Ross ya da rahmetli Elizabeth Taylor gibi başka bir ünlü dostun tutup da yürüdüğü görüntüler geldi. “İşte o efsaneyi canlı izledim” diye şükrettim. Bir de “Don’t talk about it. You gotta be about it” gibi sözler söyletti bizlere… Çok eğlendik. Yanlış söylediğimizde “No no no no no!” derken bile şarkı söylüyor gibiydi. “You know it’s all about love” lafını bize aşılıyordu. Aklımıza Michael Jackson’ın hep “love” diye sözcükler kurması geldi. Böyle adamlar aramızdan erken ayrılıyor maalesef. Allah Stevie Wonder’a uzun ömür versin. Allah korusun, ona bir şey olduğunda “Dünya gözüyle Stevie Wonder’ı görmüştük” diyeceğiz. Bu yüzden çok değerli bir gün yaşadık.
Konserden sonra Canan ile ben diğerlerini bırakıp kulis kapısına koştuk. Güvenlik görevlilerinden birisi erken geldiği için Canan’a “Konser çıkışı beni bul, Stevie Wonder ile tanıştırayım” demiş. Biz de onu bulduk. Fakat “Çok yoğunuz” diyerek çıkacağı yeri göstermekle yetindi. “Herhalde sana hava attı” dedim Canan’a… O gösterdiği yerdeki korumalar da “Kendi korumaları da, biz de yanına yaklaştırmayız. Siz en iyisi mi otelin önünde bekleyin” dedi. Gözümüz yemedi tabii ki. Vazgeçtik. Ama boşuna beklememiş olduk. Özkan Uğur’u gördük. Zil zurna sarhoştu. Onunla fotoğraf çektirdik. 12 yıl evvel Özkan Uğur’u ilk kez “İkinci Bahar” setinde görmüştüm. Sonra yine aynı diziyle ilgili bir açık arttırmada imza istediğimde vermemişti. Arabasına binip gitmişti. Yine de bu kez sarhoşluğunu fırsat bilip fotoğraf çektirdim. 😀 Kafası güzel olduğundan mıdır nedir? Bu sefer reddetmedi. Ayrıca havalimanında da görüyorum kendisini. Çalıştığım kontuara tuhaf tuhaf bakıp gidiyor. Ama olsun, yine de efsane bir grupta çalıp söylüyor. Çok severim MFÖ’yü… Süper şarkıları var. Mazhar-Fuat-Özkan konserine de gitmiştim. Sonradan duyduğuma göre Fatih Erkoç ve Özkan Uğur dışında konsere Sertab Erener, Gökhan Özoğuz ve Işın Karaca gibi başka ünlüler de gelmiş. Athena Gökhan’la zaten fotoğrafım var ama diğer ikisini de görüp fotoğraf çektirseydim fena olmazdı. 🙂

477559_10151192593963891_489255811_o

Diğer arkadaşlara ayıp ettiğimizi düşünüyorduk. Çünkü panikten vedalaşamamıştık. Ayrıca kendi gözlüğünü unuttuğu için konseri daha iyi görsün diye numaralı güneş gözlüğümü Gülşah’a vermiştim. Onda unutmuşum. Neyse ki o kalabalık arasında da olsa diğerlerini bulabildik. Son bir kez konser hatırası olarak toplu fotoğraf çektirdik. Ve dağıldık. Taksim’e yürüdüm. Çok acıkmıştım. Simit ile idare etmiştim akşam. Burger King’de Yalçın ile “Steakhouse Burger” yerken fark edip “Aaa hemen hemen her konser veya parti sonrası steakhouse burger yiyorum” dedim. Sonra da dolmuşla eve döndüm.

271761_10151192598948891_1017015041_o

TURGAY SUAT TARCAN


Article Categories:
Konser
Likes:
0

Leave a Comment