banner
banner

Arşivimdeki Vefat Etmiş Sanatçılar Bölüm 6

En son 2024’te yazdığım “Arşivimdeki Vefat Etmiş Sanatçılar” yazı serimin 6. ayağını maalesef yazmak durumunda kalıyorum. Çünkü 2025 yılında 3 değerli sanatçımızı kaybettik. Bunlar Roberta Flack, Edip Akbayram ve İlhan Şeşen’di. O yüzden özellikle bu 3 şarkıcıyı anmak üzere bir yazı yazma gereği duyuyordum. Hazır onları anacakken bu yazı serimin altıncısını da kaleme alıp aradan çıkarayım dedim. Seçtiğim 10 albümden bazıları zaten bende vardı. Sonradan koymak aklıma geldi. 3 tanesi zaten 2025’te vefat etti. Bazılarını ise yeni koleksiyonuma kattım. Önceki yazımdaki toplu CD görselinde ne yazık ki yazının konularından birisi olduğu halde Metin Arolat’ın CD’sini koymayı unutmuştum. O yüzden kısmet bu yazıyaymış. Her ne kadar bu serinin daha önceki yazılarında yer alan sanatçıların albümlerini tekrar yazmasam da bazılarını, özellikle de Michael Jackson’ı zaten her yazımın görselinde koymaya özen gösteriyorum. Çünkü bildiğiniz gibi MJ Fan’im ve ölümüyle en çok etkilendiğim şarkıcı diyebilirim. Zaten bu yazımda yine bahsedeceğim ondan. Çünkü Roberta Flack ve Olivia Newton-John’un yakın arkadaşıydı. Michael Jackson zaten Bill Cosby Show’da “Killing Me Softly”yi coverlamıştı. Roberta Flack ve Michael Jackson “When We Grow Up” adlı bir düet yapıp bu parçalarına klip de çekmişlerdi. “The Way You Make Me Feel” klibinde ise Oliva Newton-John’un “Grease” filminden esinlenmişti. Belleğimdeki diğer anılar ise yazımda… Umarım albüm kritiklerimi beğenirsiniz.

1- THE BEST OF ROBERTA FLACK: The Best Of Roberta Flack, soul ve soft pop’un zarif kraliçelerinden birinin en dokunaklı ve etkileyici anlarını bir araya getiriyor. Roberta Flack’in kadife sesinin kalbe işleyen derinliği, bu derlemede “Killing Me Softly with His Song”, “The First Time Ever I Saw Your Face” ve “You’ve Got a Friend” gibi zamansız parçalarla ölümsüzleşiyor. Albüm, sadece bir “en iyiler” koleksiyonu değil; duyguların en saf haliyle notalara dökülmüş bir hikâye gibi akıyor. Özellikle “Killing Me Softly”, Roberta Flack’in yorumu sayesinde dünya çapında klasikleşmiş ve 1973’te Grammy ödülüne layık görülmüştü. Şarkı, 1996 yılında The Fugees tarafından hip-hop ve R&B senteziyle yeniden yorumlandığında yeni kuşaklara da ulaşmış, Lauryn Hill’in vokaliyle bir kez daha efsaneleşmişti. Bu, Flack’in etkisinin nesiller boyu sürdüğünün açık bir göstergesiydi. “You’ve Got a Friend” ise hem müzikal bir teselli hem de dostluğun en içten ifadesi olarak Roberta Flack’in zarif sesiyle bambaşka bir boyut kazanıyor. Şarkının orijinali Carole King’e ait olsa da, Michael Jackson’dan James Taylor’a kadar pek çok büyük isim tarafından da yorumlandı. Hatta bu şarkı, 1998 yılında düzenlenen unutulmaz VH1 Divas Live konserinde Celine Dion, Gloria Estefan ve Shania Twain’in Carole King’e sahnede eşlik ettiği tarihi anın da merkezinde yer aldı. Flack o an orada olmasa da, aynı diva ruhunu albümünde yaşatıyordu. Roberta Flack, uzun süredir ALS hastalığı ile mücadele ediyordu ve ne yazık ki 24 Şubat 2025’te hayata veda etti. Ardında zarafetle dokunmuş şarkılar ve duygularla örülü bir miras bıraktı. The Best Of Roberta Flack, onun eşsiz vokal tekniği, içe işleyen yorum gücü ve yumuşak melodileriyle hâlâ bizlere fısıldadığını gösteriyor. Her şarkı, hem duygusal bir sığınak hem de müzikal bir başyapıt olarak dinleyiciyi sarıp sarmalıyor.
2- THE MAMAS AND THE PAPAS – THE ULTIMATE COLLECTION: The Ultimate Collection, 60’ların folk-rock ve sunshine pop sahnesine damga vuran The Mamas and The Papas’ın zamansız eserlerini bir araya getiren etkileyici bir derleme. “California Dreamin’”, “Monday, Monday”, “Dream a Little Dream of Me” ve “Dedicated to the One I Love” gibi parçalar, dönemin idealist ruhunu, özgürlük arayışını ve duygusal derinliğini yansıtan klasikler hâline gelmiş durumda. Bu albüm, sadece nostaljiye değil, aynı zamanda çok sesli vokallerin ahengine, şiirsel sözlerin gücüne ve melodik zarafete duyulan bir saygı duruşu niteliğinde. Grubun ruhu, özellikle Mama Cass Elliot’un (asıl adı Ellen Naomi Cohen) güçlü, yumuşak ve karakteristik vokaliyle bütünleşiyordu. Ne yazık ki Cass Elliot, 1974 yılında sadece 32 yaşındayken kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Grubun beyni ve başyazarı olan John Phillips ise çalkantılı özel hayatı ve madde sorunlarının ardından 2001 yılında 65 yaşında aramızdan ayrıldı. Kanadalı tenor Denny Doherty de 2007’de böbrek yetmezliğinden vefat etti. Ve her ne kadar resmi olarak grupta yer almasa da The Mamas and The Papas’ın yakın dostu, “San Francisco (Be Sure to Wear Flowers in Your Hair)” şarkısıyla hippie hareketinin simgesi hâline gelen Scott McKenzie de 2012 yılında hayata gözlerini yumdu. Bu derleme, onların birlikte yarattığı büyülü armonilerin ve zamansız mesajların bir kanıtı. Doğaçlama gibi duyulan ama mükemmel şekilde planlanmış vokal geçişleri, Cass’in içtenliği, John’un düzenlemeleri ve Denny’nin berrak sesi hâlâ kulaklarda yankılanıyor. The Mamas and The Papas, sadece bir dönemin müzikal yansıması değil; aynı zamanda o dönemin umutlarını, hayal kırıklıklarını ve özlemlerini taşıyan birer semboldü. The Ultimate Collection, bu eşsiz mirası tek bir albümde topluyor ve her dinleyişte Kaliforniya güneşini, hippi festivallerini ve 60’ların o tatlı melankolisini yeniden hissettiriyor.
3- OLIVIA NEWTON-JOHN – YOU’RE THE ONE THAT I WANT: Olivia Newton-John bundan 3 yıl önce (yani 8 Ağustos 2022’de) aramızdan ayrıldığında çocukluğumdan bir parça daha gitmiş gibi hissetmiştim. Hem Grease müzikaliyle ilgili paylaşımlar yapmıştım hikayemde, hem de arkadaşı Michael Jackson’ın “Liberian Girl” klibindeki sahnesini paylaşmıştım. “Grease” zaten favori müzikallerimden birisiydi. Hem Broadway müzikali İstanbul’a geldiğinde canlı olarak izlemiştim, hem de müzikalin soundtrack albümüne sahibim. Zaten orijinal DVD’si de koleksiyonumda bulunuyordu. “Radyo 5 GOLD” derlemesinde de 90’lı yıllarda yapılan “The Grease Megamix” vardı. John Travolta’nın bende bulunan solo albümünde de Grease’ten şarkılar yer alıyordu. Fakat kapağında Olivia Newton-John’un yer aldığı bir audio CD olmaması içimde bir ukde olarak kalmıştı. Neyse ki imdadıma karşıma çıkan “You’re The One That I Want” single’ı yetişti. Dikkat ederseniz bu yazımda hiç stüdyo albümü yok. Olivia Newton-John hariç hepsi bir derleme… Bu 10 CD arasındaki tek single ise bahsettiğim John Travolta düeti…
4- AYLA DİKMEN – KLASİKLER: Ayla Dikmen’in “Klasikler” adlı derlemesi, adından da anlaşılacağı üzere Türk pop müziğinin en zarif seslerinden birinin gerçekten klasikleşmiş eserlerini bir araya getiriyor. 1960’lar ve 70’lerde dönemin ruhunu taşıyan ama zamana da direnen şarkılarla bezeli bu albüm, sadece “Anlamazdın” ile değil, “Niksar’ın Fidanları”, “Aşk Defteri”, “Ayrılık Var” ve “Nereye” gibi güçlü eserlerle de Ayla Dikmen’in melodik ve vokal derinliğini kanıtlıyor. Özellikle Issız Adam filminde kullanılan “Anlamazdın” ile yeni neslin dikkatini çekmiş olsa da, bu albüm onun popüler kültürde hak ettiği yeri almasının sadece bir başlangıcı olduğunu gösteriyor. Ayla Dikmen, ne yazık ki 1990 yılında, henüz 46 yaşındayken yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. Ardında hem hüznü hem de nostaljiyi iç içe geçiren o büyülü sesiyle dolu bir müzikal miras bıraktı. Onun şarkıları, 70’lerin şeffaf duygularını ve masum romantizmini günümüze taşıyor. Bir anımı da anlatmak istiyorum. Genç yaşta hayatını kaybeden arkadaşım Fırat San’ın İzmir’in Bornova ilçesinde bulunan Kokluca Mezarlığındaki kabrini ziyaret etmiştim. Anneannemin babasının mezarı da oradaydı ama konumu sistemde çıkmıyordu. Her ne kadar bulamasam da mezarlıkta bayağı yürüdüm. Tamamen tesadüf eseri Ayla Dikmen’in mezarıyla karşılaştım ama… Yanında, hayat arkadaşı olan tenisçi Enis Berki’nin mezarı da vardı. Bu beklenmedik karşılaşma hem onun hem de benim için duygusal bir anıya dönüştü. Ayla Dikmen’in sadece sesiyle değil, bu tür rastlantılarla da hafızalarımıza ne kadar işlediğini bir kez daha hatırlamış olduk. “Klasikler”, onun müziğini keşfetmek ya da yeniden yaşamak isteyen herkes için eşsiz bir pencere. Ayla Dikmen’in sesi hâlâ tüyleri diken diken ediyorsa, bunun nedeni sadece geçmişe ait olması değil; duygulara hâlâ dokunabiliyor olmasıdır.
5- THE BEST OF THE ANIMALS: 2000 yılında yayımlanan “The Best Of The Animals”, 60’ların blues ve rock damarına hayat veren en önemli gruplardan biri olan The Animals’ın ruhunu en saf haliyle yansıtan bir derleme. Eric Burdon’un derin ve hüzün yüklü vokalleriyle ölümsüzleşen “The House Of The Rising Sun”, albümün kalbini oluştururken, yalnızca dönemin değil, rock tarihinin de mihenk taşlarından biri olarak öne çıkıyor. Bu güçlü yeniden düzenleme, zamanla Bob Dylan’dan Frijid Pink’e, Muse’dan Sinead O’Connor’a kadar sayısız sanatçı tarafından coverlandı. Diğer yandan “Don’t Let Me Be Misunderstood” ise hem duygusal içeriği hem de isyankâr tonuyla Nina Simone’dan Elvis Costello’ya, Santa Esmeralda’dan Lana Del Rey’e kadar birçok farklı tarzda yeniden yorumlandı. Albüm, The Animals’ın derin blues etkili parçalarından rock’n roll enerjisine, sosyal içerikli sözlerinden psikedelik geçişlere kadar olan evrimini de gözler önüne seriyor. Grup, sadece döneminin değil, gelecek kuşakların da ilham aldığı bir yapı taşı oldu. Ancak zamanla grubun bazı efsanevi üyeleri ne yazık ki aramızdan ayrıldı:

• Basçı Chas Chandler, aynı zamanda Jimi Hendrix’in menajeri olarak da biliniyordu ve 1996 yılında hayatını kaybetti.

• Gitarist Hilton Valentine, “The House Of The Rising Sun”ın ikonik gitar introsunun mimarıydı; 2021’de aramızdan ayrıldı.

• Klavyeci Dave Rowberry, grubun ikinci döneminde önemli katkılar sundu; 2003 yılında vefat etti.

• Bas gitar ve kemanda da çalan John Weider, özellikle 60’ların sonlarındaki progresif yönelimli Animals döneminde yer almıştı; 2023 yılında hayatını kaybetti.

• Klavyeci ve vokalist Zoot Money ise Animals’ın son dönemlerine katkı vermiş, çok yönlü bir müzisyendi; o da 2024 yılında vefat etti.

Bu albüm, onların anısını yaşatırken, grubun müzikal mirasını da ölümsüzleştiriyor. The Best Of The Animals, hem nostalji hem de bir müzik dersi arayanlar için ideal bir derleme; her dinleyişte o güçlü vokaller, karanlık armoniler ve blues ruhu yeniden canlanıyor.
6- THE VERY BEST OF IRON MAIDEN: 2005 yılında yayımlanan “The Very Best of Iron Maiden”, resmi olmayan bir derleme olmasına rağmen, grubun geniş diskografisinden özenle seçilmiş parçaları bir araya getirerek dinleyicilere kapsamlı bir müzik yolculuğu sunuyor. Albüm, Iron Maiden’ın kariyerinin farklı dönemlerinden şarkılar içeriyor ve hem erken dönem klasiklerini hem de daha sonraki yıllarda yayımlanan eserleri kapsıyor. Bu derleme, grubun vokal evrimini de gözler önüne seriyor. Özellikle Paul Di’Anno’nun vokalleriyle hayat bulan “Running Free” ve “Phantom of the Opera” gibi parçalar, Iron Maiden’ın punk etkili başlangıç döneminin enerjisini yansıtıyor. Di’Anno’nun ham ve asi vokal tarzı, grubun ilk iki albümüne damgasını vurmuştu. Ne yazık ki, Paul Di’Anno 21 Ekim 2024’te 66 yaşında hayatını kaybetti. Ölüm nedeni, kalp zarında meydana gelen bir yırtılma sonucu ana aort arterinden gelen kanın kalp çevresine dolmasıydı, bu da kalbin aniden durmasına yol açtı. Albümde ayrıca, Bruce Dickinson dönemine ait “The Number of the Beast”, “Hallowed Be Thy Name” ve “Fear of the Dark” gibi epik parçalar da yer alıyor. Bu şarkılar, grubun daha melodik ve progresif yönünü temsil ediyor. Ayrıca, Clive Burr’un davul performanslarıyla öne çıkan “Run to the Hills” ve “The Number of the Beast” gibi parçalar da dikkat çekiyor. Clive Burr, Iron Maiden’ın ilk üç stüdyo albümünde davul çalmış ve grubun erken dönem sound’una önemli katkılarda bulunmuştu. Maalesef, Burr 12 Mart 2013’te 57 yaşında, uzun süredir mücadele ettiği multipl skleroz hastalığı nedeniyle hayatını kaybetti. The Very Best of Iron Maiden, resmi bir derleme olmasa da, grubun müzikal evrimini ve farklı dönemlerini yansıtan geniş bir seçki sunuyor. Hem Paul Di’Anno’nun ham enerjisi hem de Bruce Dickinson’un epik vokalleriyle şekillenen bu albüm, Iron Maiden’ın zengin mirasını keşfetmek isteyen dinleyiciler için değerli bir kaynak niteliğinde.


7- LITTLE RICHARD – ARCHITECT OF ROCK’N ROLL: Little Richard’ın 2005 tarihli Architect of Rock’n Roll derlemesi, yalnızca bir müzik arşivi değil, adeta rock’n roll’un doğum belgesidir. Bu albüm, “Tutti Frutti”, “Long Tall Sally”, “Good Golly Miss Molly” gibi tarih yazmış şarkılarını bir araya getirerek Little Richard’ın yıkıcı enerjisini, çığır açan vokal tarzını ve sahne performansındaki eşsizliğini gözler önüne seriyor. Onun müziği sadece eğlenceli değil; aynı zamanda devrimciydi. Sadece ses tonuyla değil, androjen tarzı ve sahnedeki cesaretiyle de kalıpları yıkan bir figürdü. Bu parçalar sayısız kez coverlandı; The Beatles’tan Prince’e, James Brown’dan Elton John’a kadar birçok dev isim onun etkisiyle sahneye adım attı. Little Richard, 2020 yılında aramızdan ayrıldığında dünya gerçek bir efsaneyi kaybetti. Ancak onun adı çoğu zaman hak ettiği kadar anılmadı. Bugün “Rock’n Roll’un Kralı” unvanı denince akla ilk Elvis Presley gelse de, Little Richard bu müziğin asıl mimarıydı. Elvis, her ne kadar çok büyük bir ikon olsa da, hiç beste yapmamasına rağmen sistemin – özellikle o dönemde siyahilere uyguladığı yapısal ırkçılık nedeniyle – ön plana çıkardığı bir isimdi. Oysa Elvis’in sahne tarzı, mimikleri, hatta repertuvarındaki birçok şarkı doğrudan Little Richard ve onun çağdaşlarından alınmaydı. Yine de adil olmak gerekirse, Elvis de muazzam bir yorumcu, dönemin ruhunu yansıtan güçlü bir figür olarak müzik tarihinin devlerinden biri olmaya devam ediyor. “Architect of Rock’n Roll”, Little Richard’ın sadece bir öncü değil, bir devrimci olduğunu hatırlatıyor. Bu albüm, gerçek rock’n roll’un ne olduğunu anlamak isteyen herkes için başucu niteliğinde.
8- İLHAN ŞEŞEN – MEST OF GÜNDOĞARKEN: Grup Gündoğarken’in “Mest Of Gündoğarken” albümü, grubun yıllar içinde müzikseverlerin belleğinde yer eden unutulmaz şarkılarını bir araya getiriyor. Melankoliyle süzülen melodiler, akustik tınılar ve şiirsel sözlerle harmanlanmış bu seçki, Türk pop-folk müziğinin rafine örneklerini sunuyor. “Yeldir Yeldir”, “Ankara’dan Abim Geldi” ve “Aşk Bu Değil” gibi klasikleşmiş parçalar, hem nostaljik hem de zamansız bir tat bırakıyor. Albüm, grubun müzikal zarafetini ve içtenliğini yeniden hatırlatırken, dinleyicide duygusal bir mest hali yaratıyor. Ne yazık ki geçtiğimiz haftalarda, grubun önemli ilham kaynaklarından ve üyelerinden biri olan İlhan Şeşen’in vefat haberiyle sarsıldık. Türk müziğinde kendine özgü tarzıyla iz bırakan Şeşen’in kaybı, hem Gündoğarken’in hem de müzik dünyasının büyük bir yitimi olarak hafızalara kazındı. Bu albüm, onun da hatırasını yaşatan kıymetli bir anı niteliğinde.
9- EDİP AKBAYRAM – ARŞİV 2: Türk müziğinin efsanevi ismi Edip Akbayram, 2 Mart 2025’te 74 yaşında hayatını kaybetti. Geçirdiği zatürre sonrası iç kanama nedeniyle Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakıma alınan sanatçı, çoklu organ yetmezliği sonucu yaşamını yitirdi . Ardında, Anadolu rock ve protest müziğin en güçlü örneklerini barındıran zengin bir miras bıraktı. Bu mirasın en özel yansımalarından biri, 2013 yılında yayımlanan ve “Bir Şarkın Olsun Dudaklarında”, “Unutamadıklarım”, “Senden Haber Yok” albümlerindeki parçaları içeren 3 CD’lik Arşiv 2 box setidir. Bu derleme, Akbayram’ın 1970’lerden 2000’lere uzanan müzikal yolculuğunu kapsamlı bir şekilde sunar ve onun sanatındaki çeşitliliği ve derinliği gözler önüne serer. Albümdeki “Ay Karanlık”, Edip Akbayram’ın melankolik ve içsel dünyasını yansıtan bir başyapıttır. “Hasretinle Yandı Gönlüm”, sanatçının duygusal yoğunluğunu ve vokal yeteneğini sergilerken, “Aldırma Gönül” ise toplumsal duyarlılığı ve umut dolu mesajlarıyla öne çıkar. Bu box set, Akbayram’ın sadece müzikal değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel katkılarını da yansıtan bir arşiv niteliğindedir. Onun müziği, Anadolu’nun derinliklerinden gelen ezgileri modern enstrümantasyonla harmanlayarak, dinleyicilere hem geçmişin hem de bugünün sesini sunar. Edip Akbayram’ın müziği, sadece bir dönemin değil, aynı zamanda bir halkın duygularının ve deneyimlerinin ifadesidir. “Arşiv 2”, bu eşsiz sanatçının eserlerini keşfetmek veya yeniden yaşamak isteyen herkes için vazgeçilmez bir koleksiyondur.
10- EROL BÜYÜKBURÇ – BİR ÖMRÜN İMZASI: Erol Büyükburç’un “Bir Ömrün İmzası” albümü, Türk pop müziğinin öncülerinden birinin sanat yaşamına adeta saygı duruşu niteliğinde. Albümde yer alan şarkılar, onun hem besteci hem yorumcu olarak ne denli yaratıcı ve zamanının ötesinde bir sanatçı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. “Haydi Gençlik Hop Hop”, “Little Lucy” gibi klasikleşmiş parçaların yanı sıra daha az bilinen eserleri de barındıran bu retrospektif çalışma, nostaljiyi modern bir zarafetle sunuyor. Erol Büyükburç’un enerjik vokali ve özgün melodik dili, albümü sadece geçmişin değil, bugünün ve yarının da kıymetli bir mirası haline getiriyor. Ne yazık ki bu değerli albüm, trajik bir gerçeği de hatırlatıyor: Erol Büyükburç, 2015 yılında hayatını kaybederek müzik dünyasını yasa boğdu. Vefatı, yalnızca hayranlarını değil, bir dönemin ruhunu da derinden etkiledi. Daha da hüzün verici olan, genç yaşta kaybettiği kızı Ajlan Büyükburç’un yanına gitmiş olmasıydı. Baba-kızın bu dramatik vedası, Türk müzik tarihine duygusal bir not olarak kazındı. Albüm, hem bir ustanın imzasını hem de bir ömrün duygusal izlerini taşıyor.

Bu yazımı yazıda bahsi geçen sanatçıların yanı sıra 2025 yılında kaybettiğimiz diğer şarkıcılar Fahri İlker Çaybaş – Balık Ayhan Küçükboyacı – Şimal Gülen – Rick Derringer – Johnny Rodriguez – Jill Sobule – Lulu Roman – Max Romeo – Rubby Pérez – Johnny Tillotson – Alice Tan Ridley – Cocoa Tea – Choi Whee-sung – Angie Stone – Robert John – Bill Fay – Paquita la del Barrio – Marianne Faithfull – Melba Montgomery – Linda Nolan – Sam Moore – Peter Yarrow – Brenton Wood, Müzisyenler Önder Bali – Ufuk Turan Ekremoğlu – Kutlu Payaslı – Michael Hurley – Amadou Bagayoko – Larry Tamblyn – Garth Hudson – Ed Askew, Senaristler Selim İleri – Britt Allcroft, Yeşilçam sanatçıları Bedia Ener – Sezai Altekin – Muhammed Emin Gümüşkaya – Şinasi Yurtsever – Gülümser Gülhan – Filiz Küçüktepe – Filiz Akın – Ahmet Levendoğlu – Leyla Okay – Meral Kurtuluş – Necip Naşit Özcan – Devlet Devrim, Yönetmenler David Lynch – Osman Sınav – Ali Özgentürk – James Foley – Ted Kotcheff – Peter Engel – Jeff Baena, Bolu’daki yangın faciasında BJK kongre üyesi Mete Tunç Boduroğlu’nun ailesi – Fenerbahçe yüzücüsü Vedia Nil Apak – Türk olimpik erkek alp disiplini kayakçısı Berkin Usta gibi hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımız, Spikerler Deniz Arman – John Brenkus – Wink Martindale – Al Trautwig – Daniel Bisogno, MjTurkFan ve MjTurkLover’dan Ados olarak tanıdığımız arkadaşımız Aydın Mutlu, Futbolcular Ogün Altıparmak – Joe Thompson – Gadi Kinda, Görüntü yönetmeni Sinan Güngör, Teknik direktör Sergen Yalçın’ın kardeşi Gürsoy Yalçın, Türk Halk Müziği sanatçıları Mustafa Kahtalı Mıçe – Volkan Konak – Yavuz Top, Muhabir Işık İpek, Olimpik yüzücü Derya Erke, Milli Yüzücü Ayda Altmışdört Demir, Gerçek adı Öznur Kral olan dansöz Tanyeli, Gazeteciler Güney Temiz – Sedat Sarıkaya, Karikatürist Musa Gümüş, Hollywood yıldızları Val Kilmer – George Wendt – Jonathan Joss – Renée Victor – Valerie Mahaffey – Loretta Swit – Devin Harjes – Michael McStay – Samuel French – Joe Don Baker – Millena Brandão – Charley Scalies – Ruth Buzzi – Priscilla Pointer – Lar Park Lincoln – Sophie Nyweide – Amber Kelleher-Andrews – Jean Marsh – Nathaniel Pelletier – Nicky Katt – Vito Pirbazari – Patty Maloney – Sian Barbara Allen – Richard Norton – Richard Chamberlain – Cindyana Santangelo – Jack Lilley – Wings Hauser – Émilie Dequenne – Bruce Glover – Clive Revill – Mark Dobies – Carole D’Andrea – Robert Trebor – Simon Fisher-Becker – Denise Alexander – Pamela Bach-Hasselhoff – Jan Schwieterman – Gene Hackman – Michelle Trachtenberg – John Lawlor – Lynne Marie Stewart – Peter Jason – Alice Hirson – Kim Sae-ron – Kevyn Major Howard – Peter Navy Tuiasosopo – Lee Joo-Sil – Brian Murphy – Barbie Hsu – Joan Plowright – Paul Danan – Leslie Charleson – Bill Byrge, Megastar Tarkan’ın annesi Neşe Tevetoğlu, Papa Francis olarak tanınan Jorge Mario Bergoglio, Barış Akarsu’nun anneannesi Nezire Kökdemir, Basketbolcu Cihan Amasyalı’nın babası Nihat Amasyalı, bir arkadaşımın yeğeni olan Mattia Ahmet Minguzzi, Ertem Şener’in annesi Meltem Şener, Kurtalan Ekspres bateristi Caner Bora, “Ayla” filmine konu olan Koreli Kim Eunja, Simge Sağın’ın ablası Nilay Sağın, Esenkentspor yöneticisi Güneş Kıral, Boksörler Georgia O’Connor – Mike McCallum – George Foreman – Carson Jones, The Cookies grubunun vokalisti Marcie Jones, Kool & the Gang üyesi Michael Sumler, TV yıldızları Phil Robertson – Kirk Medas – Karen Silva – Mama Mary Schmucker – Ken Flores, Dropout Kings grubunun solisti Adam Ramey, besteciler Roger Nichols – Charles Strouse – William Finn – Roy Ayers, Survivor yarışmacısı Jane Bright, güreşçiler (aynı zamanda Amerikan futbolcusu) Steve McMichael – Terry Michael Brunk ya da bilinen adıyla Sabu, Rugby oyuncusu Josaia Raisuqe, The Alarm frontman’i Mike Peters, Pere Ubu grubunun solisti David Thomas, Judas Priest bateristi Les Binks, prodüktör Ray Thomas Baker, manken Lucy Markovic, Blondie grubunun bateristi Clem Burke, Gang of Four grubunun bas gitaristi Dave Allen, Young Scooter adıyla bilinen rapçi Kenneth Edward Rashad Bailey, Amerikalı first lady Katharine “Kitty” Dukakis, Amerikan futbolcuları Matt Stevens – Calvin Jones, Youngbloods gitaristi Jesse Colin Young, YouTuberlar Philip Enewally – Andrew Cross – Mike Rinder, Tony! Toni! Toné! grubunun üyesi D’Wayne Wiggins, yazarlar L.J. Smith – Andrew Pyper, beyzbolcular Art Schallock – Bob Uecker – Brian Matusz, DJ Funk olarak bilinen Charles Chambers, Badfinger grubunun üyesi Joey Molland, Prens Frederik, Isley Brothers üyesi Chris Jasper, The Impressions vokalisti Jerry Butler, The Jam grubunun bateristi Rick Buckler, jokey Michael O’Sullivan, buz patenci Richard Totten “Dick” Button, “O Ses Amerika” yarışmacısı Ryan Whyte Maloney, DJ Unk olarak bilinin rapçi Anthony Leonard Platt, mücevher tasarımcısı Lynn Ban, gitarist John Sykes, şef Charles Phan, The Osmonds grubunun üyesi Wayne Osmond, modacı Rosita Missoni, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek ve MMA dövüşçüsü Hakaraia Wilson’a adıyorum.


Article Categories:
Müzik
Likes:
0

Leave a Comment