banner
banner

Barış Manço vefat ettikten sonra 1999 günlüğüme neler yazdım?

BARIŞ MANÇO’YU ÖLÜMÜNÜN 15. YIL DÖNÜMÜNDE O GÜNLERDE YAZDIĞIM GÜNLÜK YAZILARIMI YAYINLAYARAK ANIYORUM

1781889_606022769451204_685492968_n

1 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ: Bugün Türkçe Rock, Twist, Anadolu ve Pop Müziğinin Kralı Barış Manço’nun 15. ölüm yıl dönümü… Ben de web sitem TST Interactive’i 1999 yılında açmıştım. Tabii ki o zamanlar adresim www.tst.gen.tr değildi. Web sitemin adresi my.treeway.com/yagrut idi ve web sitemde yerini bulan ilk sanatçı Barış Manço’ydu… Michael Jackson ve Şebnem Ferah’tan da önce web sitemde Barış Manço bölümü açmıştım yani… 1999’da bir biyografi yazmaya çalışmıştım. Hem İngilizce, hem Türkçe olarak koymuştum. İlerleyen yıllarda da devamı geldi. 2000’de nadir röportajları web sitemde yer buldu. Hatta bildiğiniz gibi 2002’de oğlu Doğukan Hazar Manço ile web siteme özel röportaj yapmıştım. O röportaj asıl ziyaretçi patlamasını yıllar sonra Doğukan, Acun Ilıcalı’nın sunduğu “Survivor” yarışmasına katıldığında yapmıştı. Web sitemin log analizlerinden, yani istatistiklerinden gördüm bunu… İnsanlar Google gibi arama motorlarında daha çok “Doğukan Manço” yazarak o röportaja gelmişlerdi ve o sayfa özellikle 2013’te web sitemin en çok ziyaret edilen sayfalarından birisi olmuştu. Barış Manço’yu da asla unutmadım ve unutmayacağım. Bu gibi sebepler yüzünden Barış Manço’nun ölümünün 15. yıl dönümü web sitem için farklı bir anlam taşıyordu. Çünkü 2014’te aynı zamanda web sitemin de 15. yaşı dolacak. Aslında Barış Ağabey’in 15. yıl dönümü için farklı bir proje gerçekleştirecektim ama hayata geçemedi maalesef… Fakat bugün, 4 yıl evvel Kerim Tekin’e özel program yaptığında benim görüntümü ve konuşmalarımı da kullanan radyocu ve televizyoncu Cenk Alptekin’in Facebook’ta paylaştığı 1997 yılına ait röportajı dinledikten sonra ilham geldi ve 1999 yılında Barış Manço vefat ettikten sonra günü gününe yazdığım günlük yazılarımı web siteme geçirmeye karar verdim. Herhangi bir müdahalede bulunmadan, 18 yaşımı henüz doldurmamışken yazdığım orijinal cümlelerimle hem de… Milliyet’teki blog’uma da koyacağım. Michael Jackson vefat ettikten sonra yazdığım günlük yazım internette hala büyük ilgi görüyor. Bence Barış Ağabey’in ardından yazdıklarım da günü gününe yazıldığı için tarihi nitelikte bir belge özelliği taşıyor. Bugüne kadar o yazdıklarımı sadece o yıllarda Popsi dergisinden bulup yazıştığım mektup arkadaşımla paylaşmıştım. Kolaya kaçıp fotokopi çekmiştim ona. 2014 yılı itibariyle ise ilk kez kamuoyuna açıklıyorum! O atmosferi ancak yaşayan anlayabilir ama son yapılan “Gülpembe” klibini izlemişseniz bir fikir sahibi olmuşsunuzdur diye tahmin ediyorum. İşte o üzücü hafta yaşadıklarım:1625720_731473516872186_1703019772_n

1 ŞUBAT 1999 PAZARTESİ: Sabah gözlerimi açtım. Annem apartmanın kapısında konuşuyordu. “Çok üzüldüm Barış Manço’ya…” diye bir şey duydum. Yoksa… “Anne, n’oldu?” diye seslendim. “Barış Manço ölmüş” demez mi? “Ne, Barış Manço mu ölmüş?”… Korktuğum başıma gelmişti. Çünkü dün Megavizyon’da geziyordum ve Barış Abi’nin albümlerinin yan yana dizildiği yeri gördüm. Albümleri teker teker inceledim ve içimden bir şey koptu. Daha önce de o kasetlere bakmıştım fakat bu sefer ciddi ciddi “Bu adam ölürse ne olacak?” dedim ve ertesi günü öldü. Yanlış anlamayın, ben herkes için bunu düşünen karamsarlardan değilim. Bende onun 4 tanecik albümü vardı ama hepsini taksit taksit tamamlayacaktım. Türkiye gelmiş geçmiş en iyi sanatçısını kaybetti bence… Bence en büyükleriydi. Diğerlerine haksızlık yapmak istemiyorum ama onun yeri apayrıydı. Bugün gece yarısı 1’lerde sanırım kaybettik. Eh Barış Ağabey, aşk olsun. Unutma ki dünya fani, veren Allah alır canı, biz nasıl unuturuz seni? Can bedenden çıkmayınca… Sensiz buralar ne kadar zor, ayrılık acısını gel bize sor. Söyle nasıl kıydın kendine Barış Manço? Bizim iller sessiz, bizim iller (ve ülkeler) sensiz olamadı Barış Manço…

2 ŞUBAT 1999 SALI: Bugün normal geçti. Televizyonlar öyle bir ondan söz ettiler ki, bir kanalda bittiğinde diğerinde gene Barış’ı buluyorduk. Gerçi dün de çok söz etmişlerdi ama bu arttıkça arttı. Barış Manço’nun yeğenini tanıyordum, Cem bir kere tanıştırmıştı, benim için “Çok iyi bir çocuk” demiş, tabii sonra görmedim ama Cem’e (bugün Cihan’a, yani Barış Manço’nun yeğenine telefon açacaktı) benim için de baş sağlığı dilemesini söyledim. Çünkü her tanıdığı ve tanımadığı gibi Barış Ağabey’in yeğeni de onu çok seviyormuş ve “Eniştem eniştem” diye Cem’e onu ne kadar sevdiğini gösteriyormuş. Ay, anlatım bozukluğu mu oldu ne? Neyse… Aslında Cem de, ben de Barış Manço hayranı olduğumuz için Cihan aracılığıyla efsanevi sanatçı ile tanışma ayarlayacaktık. Daha geçen hafta mı ne planlama yapıyorduk Ekol Dershanesi terasında… Maalesef son günleriymiş onun ve kısmet olmadı bu buluşma… Bir daha hiç gerçekleşmeyecek. Buradan itibaren yeni bir haberi öğrendikten sonra yazıyorum. Yarın Cem’le cenazeye gideceğiz. Çok heyecanlıyım. Kış yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin, inanamadık Gülpembe… Yani bir insan bunun gibi sözler söyleyip (Mesela “Bir canım var vereceğim, baldan öte baldan ziyade” gibi) son röportajında “Dükkanı kapatıyoruz artık” derse sonunu hissettiği için midir acaba? Tıpkı Kerim Tekin’in şarkıları ve Gökhan Semiz’in “İstanbul’dan” şarkısı gibi… Ama Barış unutmasın ki, gözyaşlarımız akıp gidiyor, selden öte selden ziyade… Bence Soner Arıca gibi “Yaşıyorum” şarkıları yapsın herkes…19871_258524303890_5667596_n

3 ŞUBAT 1999 ÇARŞAMBA: Büyük gün geldi çattı. Cem’e dün “Ben Barış Manço’nun cenazesine gitmek istiyorum, arkadaşına mutlaka bunu de…” demiştim ve iyi de etmişim. Bugün dershanede öğlenciydim ama geç gelebileceğimizi tahmin ederek çantamı dershaneye bıraktım. Sonra dershanenin önünde Cem’le (Oğul Cem Yüksel) buluştuk. Sonra Sabri Çalışkan Lisesi’nin (Cemlerin Okulu) önüne gittik Cihan’la (Cihan Akın) buluşmaya… Cem’in dediğine göre devlet törenine ailesiyle gitmemiş, böylesini tercih etti. Sonra otobüse binip Atatürk Kültür Merkezi’nin önüne gittik. “Millet Sanatçısı”, “Unutma ki dünya fani, veren Allah alır canı, nasıl unuturuz seni, can bedenden çıkmayınca” gibi pankartlar açmışlardı ve ayrıca Kazakistan’dan gelenler, zenciler, Japonlar falan da vardı. Barış’ın şarkılarını söyledik, el çırptık, “İçeri girmek bizim hakkımız” diye korumaları etkisiz hale getirip içeri girmeye çalıştık, ama sokmadılar. Çok kalabalık olmasına rağmen itiş kakış haricinde hiç gürültü olmuyordu. Sonra içeri giremeyeceğimizi anlayınca camiye gitmeye karar verdik. Tam her şey yolunda, gidiyorduk ki, yaşlı bir kadın (sanırım cenazeye yetişmek için) otobüse duraktan binerken otobüs hareketlendi. O kadın, kocası ve başka bir kadın peşinden koşmaya başladı, kadın tam bindi, düştü ve bacağı ezildi. Sonra yolumuza otobüsten inip (yerde bayağı kan vardı, kadının kemikleri kırılmış, zaten çığlıklar duymuştum) devam ettik, cenazeye yetiştik. Hakan Peker’i gördüm. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Arkamızda namaz kıldı. Barış Manço’nun cenaze namazını kıldıktan sonra Cihan’ın yerini kaybettik. Arkadaşlarını, ailesini bulmuş olabilir. Tabutu gördüm ama Cem görmedi galiba. Ben tuvaletten gördüm. Trampetçiler çalıyor, tabutun üzerine çiçekler atılıyordu. O ortamda bulunanlar o anları çok iyi bilir, bütün anları iyi bilir. Öyle bir içten uğurluyorduk ki onu… Çeşit çeşit insanlar katılmıştı; tek küpeliler, sarıklılar, takım elbiseliler, türbanlılar, saçı uzunlar ve aklıma gelmeyecek kadar çeşitli insanlar… Ancak Barış Manço bu kadar farklı kitleleri bir araya, omuz omuza getirebilirdi. Ama maalesef kalabalıktan istifade edip de hırsızlık yapan ahlaksızlar da olmuştu. Benim pantolonum yandan cepliydi ve yan ceplerden birisini açmışlardı ama Allah’tan cüzdanımı alamamışlardı. Sürekli Barış Manço şarkıları çalınıyordu. Mesela cenaze geldiğinde hareketli bir şarkı olan “Kara Sevda” çalıyordu. Sanki cenaze değil de konser gibiydi, herkes şarkılara eşlik ediyordu. Sonra birileri kapattırdı müziği… Belki de iyi oldu, ölüye saygısızlık gibi olacaktı ama belki de Barış Manço; şarkılarla, türkülerle uğurlanmak istemişti. Dershane olduğundan mezarlığa gitmedik. Mc Donald’s’ta yemek yiyip Cem’le ikinci derse yetiştik. Tüm arkadaşlar ve hocalar cenaze törenini naklen yayından televizyondan takip etmişler. Bize sorular sordular. Hoca dahil “Ama seni canlı yayında göremedik” diyenler oldu. O kalabalıkta görünmem zaten imkansızdı.Hakan_Peker_ve_Turgay_Suat_Tarcan

4 ŞUBAT 1999 PERŞEMBE: Bu arada dün dershanede nasıl karşılandığımı daha ayrıntılı anlatayım. Şimdi Erdem benim Barış Manço’yu çok sevdiğimi biliyordu ve demiş ki “Turgay mutlaka Barış Manço’nun cenazesine gitmiştir”… Doğan’lar da “Yok canım, gitmemiştir” demişler. Gelince Erdem sordu: “Barış’a gittin mi?” diye… “Evet, gittim” dedim. Sonra ona inanmayanlar için bu diyaloğu tekrar ettirdi. Bu arada Tarkan Tevetoğlu ve Mehmet Söğütoğlu’nun (İstanbul Plak) çelenklerini görmüştüm ve Cihan, İlhan İrem’i arıyordu, belki bulmuştur, belki de gelmedi. Ayrıca “İkinci babamı kaybettim” demişti ve Cem; Mazhar Alanson, Fuat Güner, Ali Kırca’yı falan da görmüş. Bu arada pot kırdım. Cihan kimseye artık Barış Manço’nun yeğeni olduğunu söylemek istemiyormuş, ben herkesin yanında “Aslında seni içeri sokmaları gerekiyordu” dedim, ses seda yok, “İşte içeri girmek bizim hakkımız” demekle yetindi. Sonra Cem uyardı, meğer inanmıyorlarmış, alay ederken “Evet, haklısınız” diyormuş. Ama sonra “İkinci babamı kaybettim” dedi. Hatta iddia ettiğine göre Barış Manço sadece kendisinde bir adet bulunan kendi nadir plaklarını ona vermiş. Bu yazdıklarımın hepsi 3 Şubat’a aittir.

DSC02585

5 ŞUBAT 1999 CUMA: Bugün Barış Manço ölmeden önce karar verdiğim şeyi yapmaya başladım. Ne mi? Onun serisini tamamlayacaktım. Bugün Mega Manço’yu aldım. Bende “Nostalji”, “Live in Japan”, “Müsaadenizle Çocuklar” ve “Darısı Başınıza” vardı sadece… Barış Ağabey şu son günlerde çok şey öğretti herkese… Fakat benim gibi ya da ne bileyim; Mert gibi, Hande gibi bazılarımız zaten onu çok seviyorduk ve bir şeyler öğretebilmişti biz gençlere… Biz onu anlıyorduk Türk gençliği olarak… Bunu anlamayanlar ve reytingciler düşünsün. Kasetlerini tamamlamayı karar verenlerden bir çoğu bence öldükten sonra buna karar verdi. Ben de “Niye daha önce tamamlamamıştım?” diye düşündüm. Üç kere Mert’ten falan Barış Manço çekmiştim ama onları sildim çünkü orijinallerinde karar kıldım. Fakat anladığınız gibi zaten tamamlayacaktım. Zaten Megavizyon gibi her yerde o öldükten sonra kasetlerinin hepsini sunmaya başladılar. Şu an kadar uzun zamandır hangi dergi onun posterini vermişti üstelik? Bence bir sanatçının değeri ölmeden önce de anlaşılmalı… Sabun köpüklerine verilen değer gerçek bir sanatçıya verilseydi her şey daha farklı olabilirdi.

Arkadasim_Essek

6 ŞUBAT 1999 CUMARTESİ: Bugün ailecek 81300 Moda’ya gittik yengemi de alarak… Deftere annem ve yengem hariç hepimiz yazı yazdık. Var ya, duvarlara o kadar güzel ve anlamlı şeyler yazmışlar ki, hepsi birbirinden güzel… Tabii ki benimkinin de onlardan eksik kalır yanı yok ve bu yazılar medya ve devletin aksine Barış’ı ne kadar çok sevdiğimizi gösteriyor. Sırada o kadar beklememiz de… Mum getirecektim ama unuttum. Olsun, fark etmez. Mezarına da gitmeyi düşünüyorum ve çiçek bırakacağım. Ayrı bir kağıda da bir şeyler yazabilirim belki. Bu arada babamla Barış Manço video kaseti hazırlıyoruz. VHS Video Oynatıcıda her zaman kaset bekletiyoruz ve ne zaman Manço ile ilgili bir şey çıksa Rec tuşuna basıp kaydediyoruz.

DSC04018

7 ŞUBAT 1999 PAZAR: Bugün saçlarımı ve sakallarımı kestirdim berberde… Zaten başka nerede olabilir? 🙂 Her kesişimdeki hislerimi tazeledim. Sakallıyken aynadaki görüntümü çok seviyordum fakat bu halimle, özellikle ilk kestirdiğimde aynada sıradan bir çocuk görüyorum sanki… Resmen küçülüyorum. Okul olmasa herhalde Barış Manço gibi gezerdim. Ama bende kellik tehlikesi var.

DSCF2321

8 ŞUBAT 1999 PAZARTESİ: Bugün okullar açıldı. Tabii ki gündemde Barış Manço ve benim “Bu adam ölecek mi ne?” diye kasetlerine ölümünden 12 saat önce bakmam vardı. Aslında bunu sadece birisine öylesine söylemiştim ama tüm okula yayıldı. Zaten ne desem yayılıyor.

DSC08950

12 ŞUBAT 1999 CUMA: Bugün Geometri sınavı olduk. Bu hafta Pazartesi hariç her gün sınav vardı zaten ama tabii benim sadece Geometri’ye girmem gerekiyordu Allah’tan… Allah’a çok şükür, güzel geçti. Bugün Barış Manço’nun “Ben Bilirim” ve “Sözüm Meclisten Dışarı” kasetlerini aldım. Barış Manço, müzik hayatının 40. yılında öldü ya? Birden çok şarkısında nedense hep 40’la ilgili şeyler bulunuyor. Bir yastıkta tam 40 yıl, -40 derece soğuk su, 40 kurban kesildi ve aklıma gelmeyen başka şarkıları gibi… Neyse, bugün Ferhan Şensoy’un “Parasız Yaşamak Pahalı” tiyatrosuna gittik. Kötü diyemem, iyi diyemem. Fena değil. Aylardır ağrıyan dişim bugün fena boyutlara geldi. Yarın annemle babam dişçiye götürmeye karar verdiler. Yani ben gideceğim.

Evet, hazır Barış Manço ile ilgili yeni bir sayfa açmışken Barış Manço’nun “Kol Düğmeleri” ve “Unutamadım” şarkılarını kullanarak yaptığım iki klibi paylaşmak istiyorum. İlkini 2005 yılında Üniversite mezuniyet törenimden sonra yapmıştım. Smokinime kol düğmeleri taktığım için Barış Manço’nun şarkısından daha iyi bir şarkı bulamadım. Diğerini ise 2 yıl evvel Barış Manço’nun ölümünün 13. yıl dönümü anısına hazırlamıştım. İşte o klipler ve YouTube, Vimeo, DailyMotion gibi video paylaşım sitelerine yazdığım orijinal tanımlarım:

KOL DÜĞMELERİ / DALLAS MEDLEY: On 22.06.2005, there was my university graduation ball. I had to look cute and handsome, because this was my last graduation ball. So I decided to change man in the mirror. Are you interested in how I prepared myself for the ball? So watch this video. I made tendance for myself. I wore tuxedo. I even used Toppik to make more hair on my infrequent haired head and I succeed changing my appereance.
This is Part 2 of my autobiography even it was recorded in the same day, because you can see my life’s details in this video, too. For example, you can see my favorite international star Michael Jackson’s poster in my room. You can see my favorite rock star Sebnem Ferah’s t-shirt on me. You can listen to the king of Turkish rock and pop Baris Manco’s song “Kol Dugmeleri” (Cuff-Links) while I am trying to change myself. You can even see my budgerigar who was 10 years old in this video. 32.011 people watched this video at DailyMotion between 13-07-2008 and 20-05-2013.

 


 

 

UNUTAMADIM (BARIŞ MANÇO’NUN ÖLÜMÜNÜN 13. YIL DÖNÜMÜ ANISINA): 1 gün sonra Barış Manço’nun ölümünün 13. yıl dönümü… Ben de bu vesileyle Barış Ağabey’in anısına bir klip yapmak istedim. Kendi göründüğüm bir kaç kare dışında hepsi benim çektiğim görüntüler… İstedim ki, onu her zaman hatırlayalım. Ayrıca herkes benim Michael Jackson ve Şebnem Ferah hayranlığımı daha çok biliyor. Ama Barış Manço fanatikliğim herkes tarafından bilinmiyor. Bu video sayesinde ne kadar büyük bir Barış Manço hayranı olduğumu da cümle aleme duyurmak istedim. Cenazesine gittim, yine öldüğü hafta Moda’daki evini ziyaret edip anı defterine yazdım, onunla ilgili bir çok CD, DVD ve kitap aldım, 2010’da MjTurkLover olarak müzeye çevrilen evine gittik ve 2011’de Barış Manço Vapuru’na bindim. Barış Ağabey, seni hiç unutmayacağız. Bir de 2000 yılında Barış Manço’nun anısına yapılan all-star kadro bir konsere gitmiştim ama hiç elimde görüntü yok. Henüz Bahadır Akkuzu hayattayken gittiğim Kurtalan Ekspres konserinde çektiğim görüntüleri ise YouTube’da izleyebilirsiniz. (Bu tanım 31-01-2012 tarihinde yazılmıştır ve 09-06-2013 tarihine kadar DailyMotiom’da bu videoyu 343 kişi izlemiştir.)

 

TURGAY SUAT TARCAN

NOT: Barış Manço bölümünün önde gelen yazılarını özellikle 2 Ocak 2016 tarihinde onun anısına sitemin yeni versiyonuna aktarıyorum. Çünkü 2 Ocak 1943’te doğan Barış Ağabey’in bugün doğum günü… 


Article Categories:
Müzik
Likes:
0

Comments

Leave a Comment