banner
banner

Japonya Ve Türkiye İlişkileri

Japonya deyince aklımıza ilk olarak karate filmleri, Tokyo, çekik gözler, özgün kıyafetler, çoğu malın arkasında yazan Made in Japan yazısı, çiğ balık, çizgi filmler, Alphaville’ın “Big In Japan” şarkısı, özgün yazıları, geyşalar ve “Çan Çin Çon” gelmektedir. Kimimiz için ise Uzak Doğu tatili hayali…
Japonya Asya’da adalar devletidir. Kuzeyinde Ohotsk Denizi, Doğu ve Güney’inde Büyük Okyanus, Batı’sında ülkeyi kıtadan ayıran Japon denizi vardır. (372.623 km2)
Japonya ile Türkiye arasındaki ilişki nedir? Bu sorumuzun cevabına sanattan başlayalım. Çünkü sanat iki kültür arasında en büyük ilişkidir. Daha önce de dediğim gibi biz onların karate filmlerini ve çizgi filmlerini biliyoruz. Müziklerini ancak bu kaynaklardan duyabiliyoruz. Bize sadece “Çan Çin Çon” gibi geliyor. Onların ise Türkiye’de sanat denince akıllarına kültür elçimiz Barış Manço geliyor. Manço’nun şarkılarını severek dinliyorlar, onu iyi tanıyorlar. Sağlığında konserlerini hiç kaçırmıyorlardı. Onu Dea-Woo reklamlarında oynatmışlardı. Cenazesinde de onu yalnız bırakmadılar. Buna gözlerimle şahit oldum. Barış Manço’nun 1991 yılında Soka Üniversitesi’nde verdiği konserin “Kara Sevda” finali ne bizim, ne de Japonların belleğinden gidiyor. Dilerseniz Barış Manço’nun kendi ağzından 1995 yılındaki Japonya turnesindeki izlenimlerini okuyalım:

“1990 yılında, ilk Japonya konserimizi verirken, Uzakdoğu’nun binlerce yıllık eşsiz kültür mirasına sahip bu küçük dev adamlar bize şöyle demişlerdi:
‘Türk insanı için güzel olan, Dünya insanı için de güzeldir. Birşey Türk insanına doğru geliyorsa, Dünya insanlarına da doğru gelir’
Demek ki, şarkılar nasıl yazılmışlarsa öyle söylenmeliydiler. Başkalarının hoşuna gitsin diye yapılacak zorlama tercümelere gerek yoktu. İşte onun için, biri hariç, bütün şarkılarımı Türkçe söyledim orada… Ve Türk insanına yıllardır güzel gelen şarkılarım, bir gecede Japon insanına da güzel geldi.
……………….
‘Domates Biber Patlıcan’ ve ‘Nane Limon Kabuğu’ gibi şarkılarımızı bire-bir tercüme ederek söyleyince, zaten doğuştan vejetaryen eğilimli olan bu insanları ‘Harakiri’ yapma sınırına getirdiğimiz zor anlar yaşadık. Ama 2. Dünya Savaşı’nın en acımasız silahı atom bombasının tahribatını kuşaklar boyu çeken milyonlarca masum insana da ‘Hemşerim Memleket Nire-Furusato Wa Sekai’ diye seslenerek dünya barışına olan inancımızı dile getirdik de, kendimizi affettirdik.
…………………
Bilirsiniz; adettendir her kaset/CD kapağında teşekkürler yer alır. İyi de… yüz otuz milyon Japon’u nereye sığdıralım? Bizleri bağırlarına basan bu insanlara nasıl teşekkür edelim? Herşeyden önce, Japonya’nın büyük düşünür ve şairi DR. Daisaku Ikeda’ya özel teşekkürlerimizle başlıyoruz. ‘Toki No Tabibito’nun sözlerini onun bana ithafen yazdığı 11 sayfalık şiirden aldık.
………………..”

Türkiye-Japonya ilişkilerinin dönüm noktalarından biri 2002 Fifa Dünya Kupası oldu. Fifa Takımlarına ev sahipliği yapan Japonya, eleme maçında Türkiye’ye hakem oyunu yapmak istedi fakat bu, Türkler tarafından durduruldu ve elenen Japonya oldu. Yani Barış Manço’nun dediği gibi her zaman masum olacaklar diye bir kayıt yok.
Ya Türkiye Japonya’yı değil de, Japonya Türkiye’yi eleseydi ne olacaktı? Japon Futbolcuların zafer kutlaması nasıl? Japon Milli Takımı oyuncuları maç öncesinde çırılçıplak soyunarak motive oluyorlarmış ve maç sonrası da aynı şekilde eğleniyorlarmış. Yakın geçmişe kadar bundan Japonya Başbakanı Junichiro Koimuzi’nin de haberi yoktu ama grup eleme maçlarında Japonya’nın Rusya’yı 1-0 yenmesinin ardından gerçeği gözleriyle gördü. Olayın duyulmasıyla Japonya’da ortalık karıştı. Japon medyası olayı skandal olarak niteledi.
Türk Milli Takımı 2002’de Japonlarla Güney Korelilerle olduğu gibi kol kola yürümediler belki ama yine de Japonya ve Türkiye arasında kurulan dostluk ilişkilerinin tarihi 1 yüzyıldan da öncesine dayanmaktadır. Bu ilişkiler özellikle 90’lı yıllarda büyük gelişme kaydetmiştir.
Birkaç somut örnek verecek olursak, 8. Cumhurbaşkanı Özal’ın serbest pazar ekonomisi politikasına bağlı olarak Japonya’dan Türkiye’ye direkt yatırımlar artmış, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler büyük ölçüde gelişme kaydetmiştir. İki ülkenin ekonomik kurumları arasında “Japon Türk İş Konseyi” teşkil edilmiş, ayrıca bazı Japon firmaları Türkiye’de fabrika kurarak, sadece Türkiye’nin değil, çevre ülkelerin pazarlarını da dikkate almak suretiyle üretim faaliyetlerine başlamışlardır. Ayrıca ekonomik ilişkilerin gelişmesiyle birlikte Türkiye’yi ziyaret eden Japon turistlerin sayısı da artış eğilimi göstererek 2001 yılında yaklaşık 90.000’e ulaşmıştır.
Ekonomik işbirliğine ilişkin olarak, Japonya’nın finansmanıyla gerçekleştirilen Haliç Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden bahsetmek mümkündür. Asya ve Avrupa’yı bağlayan bu büyük yatırım, bugün de İstanbul İçme Suyu Projesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçisi Projesi ile devam etmektedir.
Küresel ekonominin önde gelen şirketleri tarafından uygulanan Toplam Verimlilik Yönetimi (TPM) çalışmalarını başarıyla gerçekleştiren anketlere göre Türkiye’nin en tanınmış markası Arçelik, 2002’de Japon Planlı Bakım Enstitüsü’nün “TPM Mükemmellik Ödülü”nün sahibi oldu. Arçelik’ten yapılan açıklamaua göre, şirketin Çayırova Çamaşır Makinesi İşletmesi, TPM Mükemmellik Ödülü’ne layık görüldü. Her yıl dünya çapında verilen TPM Mükemmellik Ödülü’ne 2002’de 177 işletme başvurdu. Türkiye’den başvuran tek firma Arçelik, 5 yıldır TPM çalışmalarını gerçekleştiriyordu. Türkiye’de Arçelik’ten önce bu belgeyi 1994 yılında Türk Pirelli ve 2001 yılında da Beko Elektronik aldı. 1971’den bu yana TPM belgesini dünya genelinde 1.500 fabrika elde etti.
Japon Hükümeti, 1999’da büyük deprem felaketine uğrayan Türkiye’ye, derhal kurtarma ve tıbbi müdahale ekiplerinin gönderilmesini ve kurtarma malzemelerinin temin edilmesini sağlamıştır. Ayrıca Japon halkının topladığı büyük miktardaki bağışın yanısıra, Kobe’den gönderilen 1.900 adet prefabrike konutla Adapazarı ve Düzce’de Türk-Japon Köyleri kurulmuştur. Japon Hükümeti, yaşanan deprem felaketlerinden ders alınarak, olası depremlere hazırlık amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce “Afet Önleme Planı”nın hazırlanmasına katkıda bulunmanın yanısıra, İstanbul’daki büyük köprülerin depreme dayanıklılığını arttırmayı hedefleyen bir proje için yaklaşık 12 milyar Japon Yeni tutarında kredi verilmesini kararlaştırmıştır. Deprem gibi ortak bir soruna sahip olan Japonya ve Türkiye, böylece deprem konusunda işbirliği ilişkilerini kesintisiz sürdürmektedirler.
Kültürel ilişkilerimiz ise, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in insiyatifleriyle 1993 yılında Türk Japon Vakfı kurulmuş ve iki ülke ilgililerinin önemli çabaları sonucunda 1998’de Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi açılmıştır. İki ülke dostluk ilişkilerinin sembolü olan bu Kültür Merkezi’nde çok sayıda faaliyet coşkulu biçimde gerçekleştirilmektedir. Ayrıca 2003 yılında Türkiye tarafından Japonya’da gerçekleştirilecek “Türk Yılı” kapsamında, Japonya’nın çeşitli bölgelerinde Türkiye’yi tanıtıcı etkinliklerin gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. “Türk Yılı” vesilesi ile, iki ülke ilişkilerinin her alanda daha da gelişmesini ümit etmekteyiz.
Japonya ve Türkiye arasındaki direkt ilişkilerin Meiji Dönemi’nde başladığı söylenmekle birlikte, İstanbul Topkapı Sarayı’nda çok sayıda İmari Porseleni bulunduğu dikkate alınacak olursa, dolaylı ilişkilerimizin daha da öncelere (17.yy) dayandığını düşünebiliriz. Büyük ihtimalle, Japonya’nın ulusal tecrit döneminde, dışarıya açık tek liman olan Nagasaki ile ticaret yapan Hollandalı tüccarlar vasıtasıyla Avrupa’ya getirilen porselenler, dönemin Osmanlı İmparatorluğu’na ulaşmış, süs eşyası veya gündelik eşya olarak kullanılmış olabilirler.
1871 Meiji Hükümeti’nin gönderdiği Tomomi Iwakura, tam yetkili özel büyükelçi sıfatıyla Avrupa ve Amerika Heyeti’nin bir bölümü Avrupa’yı ziyaret ederken, bu heyetten Genichiro Fukuchi Türkiye’ye gelerek, Türkiye’nin durumunu gözlemlemiştir. Bunun ardından, Japonya’nın İngiltere Büyükelçiliği’nden Ortaelçi Ueno’nun, 1875’de Osmanlı İmparatorluğu ile anlaşma yapma yönündeki niyetlerini, İngiltere’deki Osmanlı Büyükelçisi’ne iletmesiyle, iki ülke hükümetleri arasındaki ilişki başlamıştır. 1878’de eğitim gezisi yapmakta olan “Seiki” savaş gemisi İstanbul limanına demir atmıştır. Ardından, Dışişleri Bakanı Kaoru Inoue, 1880’de Dışişleri Bakanlığı’ndan Masaharu Yoshida’nın başkanlığında bir heyeti İran ve Türkiye’ye yollamış ve bu heyetin bir bölümü Osmanlı Padişahı II.Abdülhamit’in huzuruna çıkmışlardır.
1887’de Prens ve Prenses Komatsu Osmanlı İmparatorluğu’nu ziyaret etmişler, Padişah II.Abdülhamit ile görüşmüşlerdi. İade-i ziyaret amacıyla 1890’da Padişah II.Abdülhamit, Tuğamiral Osman Paşa’yı Japonya’ya göndererek, Osmanlı İmparatorluğu yüksek nişanını İmparator Meiji’ye takdim etmiştir. Ancak bu heyeti getiren Ertuğrul Fırkateyni, dönüş yolculuğunda Wakayama Eyaleti, Kashinozaki açıklarında, Osman Paşa komutasındaki 581 denizci hayatını kaybetmiştir. Bu deniz kazasından kurtulan 69 denizciye Japon Hükümeti ve halkınca gösterilen yakın ilgiye ilişkin anlatılanlar Osmanlıya kadar ulaşıyor ve bu kaza vesilesiyle Japonlarla Türklerin tarihsel dostluk ilişkileri başlamış oluyor.
I. Dünya Savaşı’nda yenilen Osmanlı İmparatorluğu, Sevr Antlaşmasına göre İtilaf Devletleri’nce paylaşılmıştır. Ancak, Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, adil olmayan Sevr Antlaşmasına karşı çıkarak, 1923’de Lozan Antlaşmasını İtilaf Devletleri ile eşit platformda imzalamıştır. Ertesi yıl, Japonya bu antlaşmayı tanımış, 1925’de de her iki ülkede karşılıklı Büyükelçiliklerin açılmasıyla ülkeler arası resmi ilişkiler başlamıştır.
Daha sonra, 1936’da Japonya, Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçişle ilgili Montro toplantısına katılmış ve Montro Antlaşmasını imzalayan ülkelerden biri olmuştur. II.Dünya Savaşı sırasında Türkiye tarafsız tutum izliyor olmasına karşın, müttefik güçlerin galibiyetinin kesinleşmesinin ardından, Ocak 1945’de Japonya’ya karşı tavır almış, Şubat 1945’de ise Japonya’ya savaş ilan etmiştir.
1952’de San Francisco Barış Antlaşması’nın imzalanmasının ardından her iki ülke de derhal büyükelçiliklerini yeniden açmışlardır. Türkiye, Japonya’nın uluslararası birliklere katılımı ve uluslararası topluluğa geri dönmesini kuvvetle desteklemiş, Birleşmiş Milletler nezdinde de Japonya ile çok yakın işbirliği ilişkileri tesis etmiştir.
1958’de Başbakan Adnan Menderes’in Japonya’yı ziyaretinden bu yana, iki ülke arasındaki dostluk ilişkileri, ekonomik teknik işbirliği merkezinde somutlaşmıştır. 1960-80 yılları zarfında iki ülke arasında üst düzey yetkililerin ziyaretleri devam etmiştir. 1969’da Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil; 1985’de Başbakan Turgut Özal Japonya’yı ziyaret etmişlerdir. Japonya’dan ise, 1963 ve 1986’da Altes Prens ve Prenses Takahito Mikasa; 1983’de Dışişleri Bakanı Abe Türkiye’yi ziyaret etmişlerdir. (Altes Prens Takahito Mikasa’ya 1989’da, Türkiye Cumhuriyeti tarafından, uzak doğu ile orta ve yakın doğu tarihi ve kültürü konularındaki üstün hizmetlerinden ötürü dünya barışına sağlamış olduğu katkılardan dolayı “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” verilmiştir.)
1990’lı yıllara gelindiğinde ise, Aralık 1992’de Başbakan Süleyman Demirel; 1995’de Başbakan Tansu Çiller; 1997’de TBMM Başkanı Mustafa Kalemli Japonya’yı ziyaret etmişlerdir. Japonya’dan ise 1996’da Dışişleri Bakanı Yukihiko İkeda ve Senato Başkan Yardımcısı Matsuo Türkiye’yi ziyaret etmişlerdir. Eylül 1993’de Türkiye’ye gayri resmi bir ziyaret gerçekleştiren Altes Prens ve Prenses Takahito Mikasa, Kaman’da bulunan Mikasa Japon Bahçesi’nin açılış töreni ve Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi inşaat alanına Sakura anı fidesi dikme töreni gibi etkinliklere katılmak suretiyle Japon-Türk dostluğuna katkıda bulunmuşlardır. Mayıs 1998’de Altes Prens ve Prenses Tomohito Mikasa Türkiye’yi ziyaret etmişler ve Türk Japon Vakfı kültür Merkezi’nin açılış töreni vb. etkinliklere katılmışlardır. Ayrıca Ekim 1998’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. kuruluş yıldönümü törenlerine katılmak üzere özel temsilci sıfatıyla Kanezo Muraoka Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Ağustos 1999’da Dışişleri Bakanı Masahiko Komura Türkiye’yi ziyaret etmiştir.
2000 yılına girildiğinde ise, Nisan 2000’de Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Japonya Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak Japonya’yı ziyaret etmiştir. Mayıs 2000’de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cumhur Ersümer Japonya’yı ziyaret ederek merhum Başbakan Keizo Obuchi için düzenlenen cenaze töreni’ne katılmıştır. Haziran 2000’de Tokyo Camii’nin açılış törenine katılmak üzere Devlet Bakanı Fikret Ünlü ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz; ayrıca Japon-Türk dostluğunun 110. yıldönümü etkinliklerine (Ertuğrul Fırkateyni Şehitleri Anıtı) katılmak üzere Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral İlhami Erdil; Temmuz 2000’de Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, Ağustos 2000’de Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın, Japonya’yı ziyaret etmişlerdir. 2000 yılında Türk Hükümetinin üst düzey yetkilileri birbiri ardına Japonya’yı ziyaret etmişlerdir. 2001’de ise, Ocak ayında Devlet Bakanı Ryutaro Hashimoto (eski Başbakan) Türkiye’yi; Ekim ayında ise Turizm Bakanı Mustafa Taşar Japonya’yı ziyaret etmişlerdir. Ocak 2002’de Dışişleri Bakanı Makiko Tanaka ile Japonya Senatosu Başkan Yardımcısı Shoji Motooka Türkiye’yi; Devlet Bakanı Safter Gaydalı Japonya’yı ziyaret etmişlerdir.
1980’lere gelindiğinde, Japonya-Türkiye ilişkileri, siyasi, ekonomik ve kültürel alanları kapsayacak biçimde genişleyerek, büyük ölçüde gelişmeye başlamıştır. İlk adım Ağustos 1983’de, Dışişleri Bakanı Abe’nin Türkiye’yi ziyaretiyle atılmış olup, Japonya hakkında geniş bilgiye sahip olan Başbakan Turgut Özal’ın varlığı da bu gelişmenin büyük etmenlerinden biri olmuştur. Daha sonra Başbakan Özal’ın (Mayıs 1985) Japonya’yı ziyareti, Türk-Japon Parlamenterler Arası Dostluk Grubu Başkanı Shin Kanemaru’nun (Mart 1986) Türkiye’yi ziyareti gibi üst düzey ziyaretler gerçekleşmiştir. Temmuz 1988’de, Japon Hükümeti’nin sağladığı Yen kredisiyle inşa edilen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün açılış törenine katılmak amacıyla Türk-Japon Parlamenterler Arası Dostluk Grubu Başkanı Shin Kanemaru başta olmak üzere çok sayıda parlamenter Türkiye’ye gelerek Japon-Türk ilişkilerinin yakınlaşmasında büyük rol oynamıştır. Şubat 1989’da müteveffa İmparator için düzenlenen cenaze törenine katılmak üzere Başbakan Turgut Özal ve Eşi Japonya’yı ziyaret etmişlerdir.
1990 yılı Japon-Türk ilişkilerinin 100.yıldönümü olması vesilesiyle, Japonya ve Türkiye’de çeşitli kutlama faaliyetleri gerçekleştirilmiş; Haziran’da Türkiye’den Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın eşi Semra Özal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Orhan Karabulut, Turgut Reis Fırkateyni ile Japonya’yı ziyaret etmişler; Eylül 1990’da Altes Prens ve Prenses Tomohito Mikasa Türkiye’yi ziyaret etmişlerdir. Ağustos 1990’da Başbakan Kaifu’nun Türkiye’yi ziyareti planlanmakta iken, “Körfez Krizi”ne bağlı olarak ertelenmiş; o dönemde Dışişleri Bakanı Nakayama Türkiye’yi ziyaret ederek, Başbakan’ın ziyaretinin ertelenmesi konusuna açıklık getirmenin yanısıra, Körfez’deki durum ile ilgili iki ülke ilişkileri vb. konularda Türk tarafı ile görüş alışverişinde bulunmuştur. Nihayet, Başbakan Kaifu Ekim 1990’da ilk defa Japon Başbakanı olarak gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Özal ve Başbakan Akbulut ile Körfez’deki durum ve iki ülke arasındaki sorunlarla ilgili görüş alışverişinde bulunmuştur. Başbakan Kaifu’nun Türkiye ziyareti sırasında Japonya’nın Ortadoğu’ya yönelik destek planlarının bir halkası olarak, Türkiye’ye 2 yüz milyon dolar tutarında “emtia kredisi”; Haliç Köprüsü projesi için yüz milyon dolar tutarında “proje kredisi” teminine yönelik Japonya’nın niyeti ifade edilmiştir.
Kasım 1990’da Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Eşi, Japon İmparatoru’nun tahta çıkma törenine katılmak üzere Japonya’yı ziyaret etmişlerdir. Ekim 1991’deki genel seçimlerin ardından, iktidara gelen Başbakan Demirel Japonya ile ilişkilere büyük önem vererek Aralık 1992’de Japonya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret, Körfez Savaşı’nın ve soğuk savaş döneminin sona ermesinin ardından, Ortadoğu, Balkanlar Orta Asya ve Kafkaslar’da etki gücü artan Türkiye’nin; yeni uluslar arası rolü güçlenmekte olan Japonya ile işbirliği yapması anlamına gelmesi bakımından dikkate değerdir. Mayıs 1994’de düzenlenen “1994 İstanbul Japon Festivali”ne katılmak üzere eski Başbakan Kaifu, Japon Türk Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Kozo Watanabe ve beraberindekiler Türkiye’yi ziyaret ederek, Türk-Japon Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeleriyle iki ülke arasındaki işbirliği konularında fikir alışverişinde bulunmuşlardır. 28 Nisan – 2 Mayıs 1995 tarihlerinde Shinshinto Partisi Genel Başkanı Ozawa ve beraberindekiler (6 kişi) Türkiye’yi ziyaret etmişler, Japon-Türk işbirliğinin gerekliliği konularında görüşmelerde bulunmuşlardır. Ayrıca Mayıs 1996’da Dışişleri Bakanı İkeda’nın Türkiye ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Mesut Yılmaz ve Dışişleri Bakanı Gönensay ile iki ülke ilişkileri konusunda bir yandan görüş alışverişi gerçekleştirirken diğer taraftan da İstanbul İçme Suyu Projesi (2.Aşaması)’na yen kredisi ve Kültür Hibesi programı çerçevesinde Judo Federasyonu’na judo ekipmanı hibe edilmesine ilişkin Nota Teatileri’ni de gerçekleştirmiştir. Ağustos 1999’da Dışişleri Bakanı Masahiko Komura Türkiye’yi ziyaret etmiş, Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi Projesi ve Bozüyük-Mekece Otoyol Projesi’nin yen kredilerinin yanısıra, Kültür Hibesi programı çerçevesinde Erciyes Üniversitesi’ne görsel-işitsel teçhizat hibesine ilişkin Nota Teatileri’ni gerçekleştirmiştir. Nisan 2000’de Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Japonya Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak Japonya’yı ziyaret etmiş; Japon-Türk Dışişleri Bakanları tarafından, bundan böyle iki ülkenin işbirliği ilişkilerinin pusulası olacak “Ortak Hareket Planı” imzalanmıştır.

KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ (Japon Haftası)

1990’lara gelindiğinde, düzenlenen kültürel faaliyetler giderek artış göstermiş, Japonya ve Türkiye arasında kültürel değişim büyük ölçüde gelişmiştir. Özellikle, 1992’de, Japonya Büyükelçiliği ve Ankara Japon Topluluğu’nun katkılarıyla her yıl düzenlenen “Japon Haftası” etkinliği başlatılmış, 1994’den itibaren dostluk derneklerinden müteşekkil Türk Japon Vakfı da bu etkinliğe katkı sağlamıştır. Ayrıca Mayıs 1998’de Türk Japon Vakfı Kültür Merkezi’nin açılmasıyla, “Japon Haftası” etkinlikleri, ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere yılda iki defa gerçekleştirilmektedir.

BURSLU ÖĞRENCİLER

Japon Hükümeti’nin burslusu olarak her yıl Türkiye’den öğrenciler Japonya’ya çağrılmaktadır. 2001’de araştırma bursuyla 13, lisans bursuyla 1, Japanese Studies bursuyla 4 öğrenci Japonya’ya gitme fırsatı elde etmişlerdir. Araştırma bursuna başvuran adayların büyük bölümü mühendislik ve tıp alanlarında çalışma yapanlardan oluşmaktadır.
Ayrıca, T.C. Hükümeti’nin her yıl sağlamakta olduğu burs ile Türkiye’ye gelen Japon öğrenciler de mevcuttur. Bu öğrencilerin çalışmaları daha ziyade tarih ve dil üzerine olmaktadır. Bunun dışında, Japonya Eğitim, Kültür, Spor, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’nın yurtdışına öğrenci gönderme bursu (Asya Ülkeleri’ne Öğrenci Gönderme Bursu) ile Türkiye’de araştırma yapan Japon öğrenciler de mevcuttur.

BİLİMSEL İŞBİRLİĞİ

Japon ve Türk üniversiteleri arasındaki işbirliği kapsamında, Ankara Üniversitesi ve Soka Üniversitesi’nce, 1990’da imzalanan anlaşma uyarınca öğrenci değişimi gerçekleştirilmektedir. Ankara Üniversitesi ayrıca Hitotsubashi Üniversitesi ve Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi ile de bilimsel işbirliği anlaşması imzalamıştır. Orta Doğu Teknik ve Boğaziçi Üniversiteleri ile Keio Üniversitesi arasında da bilimsel işbirliği anlaşması mevcuttur.
1994’de iki ülke üniversite öğrencileri tarafından kurulan Japon Türk Öğrenci Topluluğu ilk toplantısını aynı yıl Ankara’da gerçekleştirmiştir. Bu Topluluğun yıllık toplantıları dönüşümlü olarak Ankara ve Tokyo’da yapılmakta olup, 2000 yılı toplantısı Ankara’da gerçekleştirilmiştir.

GENÇLİK DEĞİŞİM PROGRAMLARI

Japonya Dışişleri Bakanlığı’nın Genç Liderler Davet Programı çerçevesinde, 1994’den bu yana her yıl Türkiye’den de genç liderler heyeti davet edilmektedir. 2000 yılı programı kapsamında, 1999’da meydana gelen büyük deprem felaketleri göz önünde bulundurularak, deprem konusuyla ilgili 8 kişi Japonya’ya davet edilmiştir.
Japon Hükümeti tarafından düzenlenen “Dünya Gençlik Gemisi” programı kapsamında 1988 yılında 10, 1989 yılında 5, 1992 yılında 12 ve 1999 yılında da 8 Türk genci; 2000 yılında ise “Dünya Gençlik Köyü” programı çerçevesinde 8 Türk genci Japonya’ya davet edilmiştir.

KARDEŞ KENTLER

Wakayama Eyaleti, Kushimoto İlçesi ile (Samsun) Yakakent (11 Kasım 1964) ve Mersin (8 Ekim 1975)
Yamaguchi Eyaleti, Shimonoseki İli ile İstanbul (16 Mayıs 1972)
Yamagata Eyaleti, Sagae İli ile Giresun (25 Hairan 1988)
Toyama Vilayeti, Tonami İli ile Yalova (3 Ekim 1989)

JAPON TURİST SAYISI

Türkiye’yi ziyaret eden Japon turistlerin sayısı 80’li yılların son yarısında 10-20 bin civarında iken, Türk Hava Yolları’nın direkt sefer uygulamasını başlatması (Narita-İstanbul 1989, Osaka-İstanbul 1995) neticesinde bu sayı artış eğilimine girmiştir. 1999’da meydana gelen deprem felaketleri Türkiye’ye gelen Japon turist sayısının o yıl için düşmesine sebep olmuşsa da, Japon devlet televizyonu NHK tarafından yayınlanan Türkiye özel programı ve benzeri unsurların da etkisiyle Japon turistlerin sayısı 2000 yılında yaklaşık 89 bin rakamına ulaşmıştır. Bu Japon turistlerden bir tanesi ise Japonya’nın son imparatoru Hirohito’nun yeğeni Prens Tomohito Mikasa…
Japon Turist sayısı (birim: kişi, kaynak: T.C. Turizm Bakanlığı)
1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000
47,317 63,745 66,005 68,012 83,828 81,857 67,987 89,459

Bunların dışında ben Marmara Denizi Suyu Temizleme Projesi’ni hatırlamaktayım. Yıllar önce gazetede okuduğum habere göre Japonya’dan bir grup bilim adamı Marmara Denizi’nin en kirli olduğu zamanlarda oraya gelmişler, Marmara Denizi’ni incelemişler ve bir proje üzerinde çalışmaya başlamışlardı. Bu çalışmaya göre Japonlar kendi denizlerinden başlayan bir boruyu Marmara Denizi’ne bağlayacaklardı ve temiz deniz suyu pompalayacaklardı. Bu mantık dışı gibi görünen proje daha sonra ne oldu, hatırlamamaktayım. Türk insanının ünlü “Japonlar yapmış” sözü belki bir gün bu proje için de söylenir. Kim bilebilir? Sadece Türk insanının değil, tüm dünyayı Japonlar teknolojileriyle şaşırtmaktadırlar.
Japon’ların dövüş sporları ve teknolojileri Türk fıkralarına örnek olmaktadır. İşte bir örnek:

“Japon’un biri Rize’de bir kahveye girmiş ve herkese kafa tutmuş:
– Var mı aranızda delikanlı? Varsa çıksın dışarı…
Temel kapıya doğru yürümüş:
– Çıkıyorum ulan, görelim bakalım erkekliğini!
Birkaç dakika sonra Temel ağzı burnu dağılmış şekilde kahveye geri dönmüş. Peşinden de Japon kasılarak içeri girmiş. Temel’i göstererek söylenmiş:
– Kore-Teakwon Do!
Ertesi gün Japon yine gelmiş. Yine meydan okumuş. Yine Temel’den rest… Ve birkaç dakika sonra ağzı burnu dağılmış bir Temel… Ve peşinden kasılarak yaptığı oyunu açıklayan Japon:
– Çin-Kung Fu!
Bir sonraki gün Japon yine kahveye gelip herkese kafa tutmuş.
Japon’un restini gören yine Temel olmuş. Herkes suratı dağılmış bir Temel beklerken Japon her tarafı kanlar içinde kapıda belirmiş. Temel de Japon’u göstererek gülümsemiş: – Toyoya-Kriko!”

Japon’ların Türklere göre diğer bir özelliği ise hepsinin birbirine benzedikleri düşüncesi… “Ya, bu Japonlar da birbirlerine çok benziyorlar” lafı bir çok kez Türklerin diyaloglarında geçmiştir, geçmektedir. Küçükken 23 Nisan bayramlarında Japon çocukların her sene gösteri yapmak için Türkiye’ye geldiklerini hatırlıyorum. Melez olduğunu düşündüğüm bir Japon kız kızıl saçlıydı. Çok şaşırmıştım.
Bazen Türkler Japonlar için araştırma konusu olabiliyor. Örneğin Japon bilimadamları, 2002’de, Türkiye ve ABD’de aileleri inceledi. Araştırma için üç kıtadan üç ülke seçildi. ABD, Türkiye ve Japonya’dan toplam 3400 ebeveyn ve 2400 çocukla yüzyüze görüşüldü. Türkiye’den seçilen ebeveyn 900, çocuk sayısı ise 500’dü. Sonuçlara göre, çocukların üzerine titreyen annelerin oranı ABD’de %93, Türkiye’de %79, Japonya’da ise %58… Babalarda da bu oranlar yaklaşık aynı; ABD’de %91, Türkiye’de %79 ve Japonya’da %52. Uzmanlara göre Amerika ve Türkiye’de ebeveyn çocuk ilişkileri çok kuvvetli, ancak Japonlar’ın çocuklarıyla daha fazla ilgilenmeleri ve duygularını onlarla paylaşmaları gerekiyor.
Herhalde Türkiye ve Japonya’nın en büyük ortak özelliklerinden biri deprem bölgesinde bulunmaları… O yüzden, özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra Türklerle Japonlar sanki daha çok birbirlerine yaklaştılar… Bu dostluğun hiç bitmemesi dileğiyle…

#Kaynakça

TURGAY SUAT TARCAN


Article Categories:
Ödevler
Likes:
0

Leave a Comment