banner
banner

2020 Neden Kötü Bir Yıl Oluyor?

2020’ye ilk girdiğimiz yıl başını hatırlıyor musunuz? Daha yılın yarısını yeni geçtiğimiz halde ne kadar uzak geliyor değil mi? Hiç geçmek bitmeyen bir yıl… Halbuki ne kadar da ümitliydik. Yeni bir periyot başlamıştı. 20’li yıllardaydık artık. Ama karşılaştığımız sonuçlar: Corona virüsünden Beyrut’taki patlamaya, orman yangınlarından hemen hemen herkesin yakın çevresinden ölümler… Üstelik bazılarının nedeni Covid 19 bile değil. Kanser, kalp, cinayet gibi başka nedenler de var… Ne zaman Facebook’u açsam yakınlarımın bir sürü ölüm ilanını görüyorum. “Şuyum vefat etti. Üzgünüm.”, “Buyum hayatını kaybetti. Cenazesi şurada” gibi… Sanki toplu bir kıyım gibi bir sene…
Elbette ki özellikle 2015’ten sonra her sene kötü olaylar arttı. Örneğin terör saldırılarının tavan yaptığı 2016 yılının çok kötü bir sene olduğunu düşünmüştük. Fakat sanki 2020 yılı çok daha kötü bir yıl oluyor. Sanki 3. Dünya Savaşı’nda gibiyiz. Erzak almak için bile savaşa gider gibi maskelerle, eldivenlerle, dezenfektanlarla, kolonyalarla, siperliklerle, koruyucu gözlüklerle dışarı çıkıyoruz. Belki de gerçekten biyolojik bir savaşın ortasındayız. Eskiden bir sel veya hortum olduğunda tüm haber bültenini kapsardı. Şimdi ise gündem o kadar dolu ki, sadece bir iki dakikada geçiştiriliyor. Şahsen ben her şeyin planlı olduğunu düşünüyorum. Birçok filmde, çizgi filmde veya dizide bu konular işlenmişti. Örneğin Tom Hanks’in “Cehennem” filminde İstanbul’da bir virüs yaymaya çalışıyorlardı. “Avengers” gibi birçok filmde dünya nüfusunu azaltmak istiyorlardı. 2017 yılında çekilen zamanda yolculuk temalı “Dark” disizinde kıyamet 2020’de kopuyordu. Ama kurtulanlar oluyordu. İşin enterasan tarafı mezarlıkta herkesin mezarlık taşında “2020” tarihi yazarken baş karakterlerden birisi oraya koruyucu maske ile giriyordu. 2015’te yayınlanmaya başlayan “12 Monkeys” adlı zamanda yolculuk temalı diziye ise daha bu sene başlamıştım ve zamanında izlemeye başlayan sadık izleyicilerinin sadece senaryo olarak düşündüğü bir detayı yakaladım. Dizide karakterler 2020 yılına gidiyorlar. O yıl Caro adındaki öldürücü bir virüsün yayıldığını görüyorlar. Virüsün 🦠 ismi size de tanıdık gelmedi mi? 2020 yılında yayılacağı tam bir nokta atışı olmuş. Bu da illuminati tarikatının tıpkı The Simpsons gibi önceden planladıkları şeyleri dizi, çizgi film ve sinemada gösterdiklerini kanıtlıyor. Önce Instagram hikayemde paylaşmıştım. Story’mi YouTube’da herkesin görmesi gerektiğine karar verdim sonra… Adam diyor ki kadına “Kızı neden 2020 yılına yolladın ki? Tam da salgın zamanları” diye… Kız da 2020’ye zaten koruyucu maske ile gidiyor. Yarasalar uçuşuyor. Ve bu virüsün de yarasadan çıktığı söylenmişti. Halbuki bence insan üretimi… Hele hele Matt Damon, Kate Winslet, Laurence Fishburne, Gwyneth Paltrow, Jude Law gibi güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip olan 2011 tarihli “Salgın” filminden hiç bahsetmeyeyim. İzlemeniz lazım. Virüsün Uzak Doğu’daki bir yarasadan çıkıp yemeklerden yayılmasına, süper marketlerde yapılan erzak kavgalarına kadar günümüzde şu an yaşadığımız durumun resmen birebir aynısını filme almışlar. Örnekler çoğaltılabilir. 2018’de çekilen Güney Koreli dizi “My Secret Terrius” dizinde direk Corona virüsünden bahsetmeleri, “Iron Fist” dizisinde Çin’de virüs kapmaları, “Venom” filminde ceketinde “Corinne” yazan ve parazit etkisinde bir kadının Çinli bir kadının pazarda yılan yeyip insanları öldürmeye başlaması gibi daha birçok örnek var. Ben kendi “12 Maymun” çekimimi sizlere göstermek istiyorum öncelikle…

Bu virüs yüzünden hastaneler Covid 19 mağdurları dışındaki hastaları ağırlayamadı. İnsanların kanser gibi hastalıkları ilerlerdi bu yüzden… “Evde Kal”, “Evde Sağlık Var” diye diye insanların metobalizmaları zayıfladı. Hareketsiz kaldılar. Bu da kronik rahatsızlıklarını tetikledi. Örneğin akrabamız olan Fatih Amca’yı (Tarhan) geçtiğimiz haftalarda maalesef kalp krizi nedeniyle kaybettik. Üstelik o akrabalarımızın ailesinin tanıdığı olan bir kız da sadece günler öncesinde bir cinayet nedeniyle hayata gözlerini yummuştu. Mutlaka siz de biliyorsunuzdur. Bu kızın adı Pınar Gültekin’di. Kuaförü de askerlik arkadaşımdı. Kadın cinayetlerine maalesef bir yenisi daha eklenmişti ve çevremin tanıdığı olmasa da gerçekten tahammül edemeyeceğim bir durumdu. Aklıma Münevver Karabulut’un ailesinin bir dönem bizim apartmanda yaşadığı geldi. Herkes bu kadar tepki verdiği halde neden bu cahillik ve vahşet bir son bulmuyor? İnanılır gibi değil…
Ve geçtiğimiz günlerde de televizyonculuk yaptığım dönemde beraber çalıştığım spikerlerden birisi olan Emre Gönlüşen de maalesef gencecik yaşta kanser nedeniyle vefat etti. Haberi öğrenince şok oldum. Yoğunluk nedeniyle yıllardır kendisiyle görüşemediğim için hastalığını bilmiyordum. 2006 yılında Kanal D Spor ile profesyonel televizyon kariyerime başladığımda İngilizceyi iyi bildiğim için programların çevirilerinin de görevi tıpkı montaj, reji işleri, yedek yönetmenlik, muhabirlik gibi bana verilmişti. İlk çevirilerim de atletizm, golf, kayak gibi branşların programlarıydı. Ve Ofis TV’deki stajımla Bülent Ülgen’in seslendirdiği haberleri saymazsak program bazındaki çevirilerimi seslendiren ilk spiker Emre Gönlüşen olmuştu. Çeviri yapmak gerçekten kolay bir iş değildi. İyi İngilizce biliyor olmak yeterli değildi. Türk Edebiyat’ına da hakim olmak gerekiyordu. Çünkü birebir çeviri yapılınca çok saçma şeyler ortaya çıkıyordu. O yüzden karşılığı olan başka bir cümle bulmak gerekebiliyordu bazen. Emre de bu konuda bana çok yardımcı olmuştu. “Sen burada bunu yazmışsın ama ben böyle okudum”, “Şurasını böyle yaparsak daha iyi olur” gibi tavsiyelerde bulunuyordu. Böylece istenileni de çözmüştüm ve yaklaşık 4 yıl süren medya kariyerimde Star, CNN Türk, Lig TV, Spormax gibi kanallarda Şampiyonlar Ligi Özel’den İngiltere Premiyer Ligi programlarına kadar bir sürü program çevirmiştim. Haberleri saymıyorum bile… Aklıma bir de mangal partisi anımız gelmişti. Doğan TV bahçesinde bir parti verilmişti. Her türlü et ve her türlü içki vardı. Mangal etten kokoreçe, tavuktan sucuğa kadar hepsini tatmıştık. Tabii ki şarap, şampanya, bira gibi içkileri de karıştırınca midemizi aşırı zorlamıştık. Biraz bozmuştuk. Şimdi ise onun kolon kanserinden dolayı hayatını kaybettiğini öğrenince o sancılarımız aklıma geldi ve gerçekten kahroldum. Keşke hastalığını önceden öğrenmiş olsaydım da ziyaretine gitseydim hastaneye… Aynı zamanda kendisi prodüktörlüğünü yaptığım “Sport Center” programının sunucularından birisiydi. Allah gani gani rahmet eylesin.

Her yazımın sonlarında hayatını yakın zamanda kaybeden ünlüleri anıyorum, biliyorsunuz. Tabii ki son yazımdan beri ne yazık ki ünlü ölümleri de devam etti. Beni en çok etkileyenlerden birisi Michael Jackson’ın üvey oğlu, Elvis Presley’in torunu Benjamin Keough’ın 27 yaşında intihar etmesiydi. 😱 Hem 27 yaş, hem intihar süsü. Sizce intihar mı, yoksa cinayet mi? Dedesini ve annesi Lisa Marie Presley ile evlenen üvey babasını illuminati tarikatı öldürmüştü. 😠 Ben şaibeli buluyorum. 😞 İlluminati’nin öldürdüğü birçok ünlü 27 yaşında vefat etti. Bir hamle bekliyordum onlardan. Hem Presley ailesini, hem Jackson ailesini üzecek ortak bir kurban merasimi yaptılar. Seslerini çıkarmamaları için bir uyarı olabilir.

Açıkçası Piru Gölü’nde cesedi bulunan “Glee” dizisi oyuncusu Naya Marie Rivera’nın da ölümünü şüpheli buluyorum. Aynı dizideki birkaç arkadaşı da hatırlarsanız gencecik yaşta hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu yazımda bahsettiğim kişilerin yanı sıra geçtiğimiz günlerde hayata gözlerini yuman sanatçı Yakup Sahap, John Travolta’nın sanatçı eşi Kelly Preston, yazar Adalet Ağaoğlu, “Huysuz Virjin” olarak tanıdığımız Seyfi Dursunoğlu, Koç Aytaç Kuru, DJ’ler Elçin Özsoy – Lazar Behar, Hollywood oyuncularu John Saxon – Olivia Mary de Havilland – Reni Santoni – Grant Imahara – Galyn Görg, Yeşilçam oyuncusu Üstün Asutay, İranlı sanatçı Cavit Murtezaoğlu, Grup Lokomotif üyesi Tansu Atak, Fatma Hümeyra Akbay’ın oğlu Sadık Bigat, sunucu Regis Francis Xavier Philbin, Fleetwood Mac gitaristi Peter Green, Martin Luther King Jr.’ın yakın arkadaşı ve teğmeni Rev. Cordy Tindell Vivian, Artistik buz patencisi Ekaterina Alexandrovskaya, Nelson Mandela’nın diplomat olan kızı Zindzi Mandela, YouTuber Nicole Thea ve rapçi Lil Marlo’yu rahmetle anıyorum.


Article Categories:
Kategori Dışı
Likes:
1

Leave a Comment