banner
banner

Jennifer Lopez’in Ateşi İstanbul’u Yaktı

Jennifer Lopez – Garanti Bonus Card – Ataşehir Fenerbahçe Ülker Sports Arena Konseri ile ilgili en uzun yazı (Özel fotoğraflarla)

1282-9-tr-864ff452cf5a2a20baae895215432330

16 KASIM 2012 CUMA: Bugün çok önemli bir gündü. Çünkü bir dünya starını daha canlı olarak izleyecektim. Üstelik Popun Kraliçesi Madonna ve Motown’un efsanevi seslerinden Stevie Wonder ile aynı sene içinde… Daha önce Christina Aguilera, Pink, Roxette, Evanescence, The Cure, The Offspring, Alphaville, Samantha Fox, Korn, Skin, 50 Cent, The Rasmus, Kylie Minogue ve daha birçok dünya starını ve grubunu canlı olarak izleme şansı elde etmiştim ve kesinlikle J.Lo bu listenin içinde en itibarlı ve en ünlüler arasında yer alıyor. Kendisi efsane olmadı da ne oldu, sorarım… Aslında bu sene o kadar iyi isimler geldi ki Türkiye’ye… Ama 2012 içinde sadece yerli olarak Yeni Türkü ile Sertab Erener; yabancı olarak ise Madonna ile Stevie Wonder konserlerine gidebilmiştim. Aslında gitmek istediğim çok konser oldu. Mesela Red Hot Chili Peppers ya da bu ayın sonlarında gerçekleşecek Sting konseri gibi… Fakat kısmet olmadı. Olsun, Jennifer Lopez konseri ile 2012’ye harika bir final yaptım. Belki sene bitmeden başka konser de izlerim, kısmet işi bunlar. Ama içimden bir his 2012’de başka konser görmeyeceğimi, bir sonraki konsere 2013’te gideceğimi söylüyor. Olsun; yine de sahnede izlemek istediğim isimlerdi bunlar… LMFAO’ya da gitmek isterdim ama o da kısmet olmamıştı. Fakat 26 Ekim 2012 Cuma günü “Party Rock Anthem” ve “I’m Sexy And I Know” it şarkılarıyla tanınan LMFAO’nun solistlerinden biri olan Kendal Gordy’yi (nam-ı diğer Redfoo) Türkiye’den ayrılırken havalimanında yakalamıştım ve beraber fotoğraf bile çektirmiştim…

1224-2-tr-92f847b445cc298f7fa6d2e2279848d8

Neyse, bugün görünürde off’tum ama dün gece 23:00’te iş başı yapmıştım. Vardiyam ise bu sabah 08:30’da bitiyordu. Kuban-Krasnodar, Iraq Airways-Bağdat ve Onur Air-Ercan uçaklarında supervisor’lık yaptıktan sonra eve geldim. 3 saat falan uyudum. Sonra tahsisli olduğum her üç uçakta da (Iberia, China Southern ve United) mesai arkadaşım olan Mert Ateş ile öğlen Bakırköy’deki deniz otobüsü limanında buluştuk. “Erken kalkan yol alır” misali saat 14:00 seferiyle Kadıköy’e gittik. İnternetten edindiğim bilgiye göre oradan kalkan 8A otobüsü Ataşehir’deki daha önce hiç gitmediğim Ülker Sports Arena’ya gidiyormuş. Önce Haydarpaşa Garı’nda Mert’in teyzesine uğradık. Sonra onun banka işiydi, Burger King’de genelde her konser öncesi ya da sonrası yediğim Steakhouse Burger Menü yememizdi falan derken ancak akşamüstü otobüse binebildik. Yol bize çok uzun geldi. Amacımız aslında 16:00 gibi falan sıraya girmekti ama zaman çoktan 17:00’yi geçmişti. Yolu bilmediğimiz için cep telefonlarımızın GPS sistemi ile konumumuzu arıyorduk sürekli. Bir türlü hedefimiz olan konser alanına yakınlaşamıyorduk. Hep uzaktaydık. Anlamıyordum neden bir türlü yaklaşamadığımızı… Neyse ki muhabbetimize kulak misafiri olan arkamızdaki yardımsever kadın “Jennifer Lopez’in konserine gidecekseniz Ülker Sports Arena iki durak sonra” deyince derin bir nefes aldık. Teşekkür edip durakta indik. Saat 17:48 gibi oradaydık. Nereden mi biliyorum? Çünkü fotoğraf çektirmişim. Saatine oradan baktım. 🙂

1143-2-tr-4f9732866517336d331ed08580ccd6ef

Ayrıca cep telefonumun Facebook application’ı ile sırada saat 17:54’te kendi fotoğrafımı çekip “Şu anda Jennifer Lopez konseri için sıraya girdim” diye yazdım. Twitter’da da bunu ilan ettim. Zaten cep telefonumla konserde de birkaç fotoğraf çekip gelişmeleri bildirecektim. Tabii ki beğenmelere ve yorumları da kontrol edecektim. Bu da şarjımın bitecek kadar azalmasına neden olacaktı ilerleyen saatlerde… Mert’inki ise daha çabuk bitecekti. Tabii ki cep telefonumun şarjının bitmesine neden olan şey sadece Facebook değildi. Ara sıra Twitter’da @T_S_T_ bölümüne bakıyordum. Çünkü Twitter’da “@JLo @tweet2meet1 #Tweet2Meet Will you do a meeting again tomorrow? I have already a picture with the ticket 🙂 pic.twitter.com/ZznI6tsI “ diye yazarak paylaştığım fotoğrafla kulis yarışmasına katılmıştım. Neden olmasındı? Belki de 3 ay evvel (10 Ağustos 2012) bileti ilk aldığımda çektirdiğim fotoğraftan beni seçerlerdi. Ama maalesef öyle olmadı. Ben sadece platinum’dum. V.I.P. bilet alanlardan seçmişler hep… Onlar çok şanslıydı. Jennifer Lopez konserde hep onlara imza verdi, ellerini tuttu falan.

1261-9-tr-978352a9ef7e297864ea678ead71e6c8

Aslında Mert ile beraber 3 ay evvel bileti aldığımızda sadece 1 konser planlanmıştı. O yüzden “Jennifer Lopez bir daha Türkiye’de konser vermeyebilir” düşüncesiyle hemen atlamıştık. Sahne önünde yakından izleyelim diye platinum’dan almıştık. Zaten kadın bunca yıldır ilk kez dünya turnesine çıktı. Yine film çekimlerinden falan fırsat bulamayabilirdi. Fakat ne bir konseri? Ne bir daha gelmemesi? Aynı hafta içinde konser sayısı önce 2’ye (yarın yine Fenerbahçe Ülker Sports Arena’da gerçekleşecek o konser), sonra 3’e çıktı. Üstelik 3. açıklanan tarih hem Çarşamba günüydü; yani her iki konsere de bilet bulamayanlar hem bizden önce gördüler J.lo’yu, hem de dibimizde, Ataköy Atletizm Arena’da gerçekleşti. Yani bizim gibi neredeyse Tanrı’nın bile unuttuğu, merkezi bir yer olmadığını düşündüğüm, hayatımda ilk kez geldiğim Ataşehir’e gelmek için kasmadılar. Olsun, yine de değdi. Üstelik bence asıl Jennifer Lopez fanatikleri bugünkü konser için bilet aldılar. İlk konseri kaçıranlar light fanlar olmalı. He he 🙂 Şaka bir yana, diğer seyircilerle ayaküstü muhabbetlerimiz, eğlenceli esprili diyaloglarımız oldu sırada… Mesela bir fan, Jennifer Lopez afişi getirmişti. Bir kız “Aaa o Ziynet Sali değil mi?” diye espri yaptı. Ben de “Ebru Gündeş de Jennifer Lopez’in o pozlarını ve imajını taklit etmişti” dedim. Zaten herhalde Türk müzik dünyasında birçok bayan şarkıcı Jennifer Lopez’den bir şeyler uyduruyor. Bir de dünyaca ünlü pop star’lardan bahsederken konu Christina Aguilera’ya geldi. Ben 4 yıl evvel “Var mısın, Yok musun?” yarışmasında izleyici olarak Christina Aguilera’yı gördüğümü, 10.000 kişi arasından son 100’e kalma başarısı gösterdiğimi söyledim. Hemen arkamdaki genç “Aaa ben de gitmiştim o programa!!” demesin mi? “Evet, zaten sima olarak bana tanıdık geldin. Eee, ne de olsa 3 gün boyunca beraberdik” dedim. “Belki sen de beni görmüşsündür. Fötr şapka takmıştım, gri parlak ceket giymiştim, top sakalım yoktu, saçlarım daha gürdü. Şu anki halimden çok farklı görünüyordum. Belki o günkü fotoğrafımı gösterirsem hatırlamana yardımcı olur” diye Facebook’a girip o halimi gösterdim. Çocuk ceketten hatırladı. “Peki nerede oturuyordun? Sağ tarafta mı, sol tarafta mı?” diye sordu. Ben de sağ tarafta oturduğumu söyleyip Show TV’den fotoğrafa çevirdiğim önde Christina Aguilera’nın göründüğü, arkada benim göründüğüm bir görüntüyü gösterdim. “Aaa, bak ben de şu kırmızılı kızın yanındayım” demesin mi? Meğersem neredeyse arka arkaya oturmuşuz. Facebook’ta 100 Şanslı Christina seyircisi diye bir grubumuzun olduğunu söyledim. Ama nedense şimdi baktığımda bulamadım o grubu… Fakat bir de https://www.facebook.com/sanslichiristinafanlari diye bir profil de var. O genç bu satırları okuyorsa o profili ekleyebilir. Grubu bulamamış olabilir, silindi galiba… Zaten programda seyirci olmayanlar da katılmıştı gruba… Yurt dışından üyeler bile vardı. 100 kişiydik güya ama grupta binlerce kişi vardı. 🙂
Neyse, saat 18:51’de Facebook’ta “Evet, konser alanının içine geldim. Platinum kategorisinin önünden yer kaptım!” diye fotoğraf paylaştığıma göre o sıralarda kapı açılmış olmalı. Tabii ki önce tuvalet ve sarı platinum bilekliği takma işlerini halletmek zorundaydık. Önce Metro FM konser öncesi parti verdi. O partideki DJ’lerden birisi eski Beşiktaşlı futbolcu Pascal Nouma’ydı. Kendisi DJ’likten çok dansçı kızlarla dans etme, soyunma, t-shirt’ünü ve ayakkabılarını seyircilere fırlatma gibi aktivitelerde bulundu. 😀 Kendisi bizim Iberia’dan yolcumuzdu. Mesela check-in’ini Mert yapardı, ben de kartını kopartırdım boarding’de… Survivor Adası’na da biz yollamıştık. Başka bir yolculuğunda da onunla fotoğraf çektirmiştim check list yaparken…

1227-9-tr-5714345c4446137fb3a618e716cd6e20

DJ’lerin çaldığı şarkılardan birisi Michael Jackson’ın “Rock With You”suydu. Tam da spor ayakkabısı giyen bir köpeğin koşu yarışının finish çizgisinden moonwalk yaparak geçmesini gösteren bir reklam filmini gördüğümüzde Mert’e “Aaa, ne zaman bir konsere gitsem mutlaka Michael Jackson ile ilgili bir şey oluyor” diyordum. Şarkısı da çaldı. Yani her konser kritiğimde olduğu gibi Michael Jackson’dan bahsedecek bir bahane buldum. 🙂 Zaten bu hatırlatıcı öğeler olmasa da yine Michael Jackson’dan bahsedecektim. Jennifer Lopez de Jackson ekolünden geliyor aslında… Jennifer bu sektöre Janet Jackson ve MC Hammer’ın dansçısı olarak başlamıştı. Hatta Janet Jackson’ın “That’s The Way Love Goes” klibinde de görebilirsiniz onu… Zaten bugünkü konser sırasında ara şarkıların birinde belki de ustasına saygı göstermek nedeniyle Jennifer Lopez’in vokalisti Janet Jackson’ın slow şarkılarından birini kısaca söyledi ve geçti. “Tüm zamanların dünyada en çok satan remix albümleri” listesinin birinci sırasında Michael Jackson’ın “Blood On The Dance Floor – HIStory In The Mix”i, ikinci sırasında Madonna’nın “You Can Dance”i ve üçüncü sırasında Jennifer Lopez’in “J to tha L-O! The Remixes” albümü bulunuyor. Ve Jennifer Lopez’in remix albümündeki “If You Had My Love (Dark Child Master Mix)”de Michael Jackson’ın “Liberian Girl”ünden sample’lar bulunuyor. O şarkının prodüktörü Rodney Jerkins de Michael Jackson ile çalışmış isimlerden birisi zaten… Sadece onunla bitmiyor. Jennifer Lopez ve Michael Jackson’ın ortak çalıştığı isimler benim sandığımdan da fazlaymış. Mesela şu sıralar okuduğum kitap Bruce Swedien’ın yazdığı “In The Studio With Michael Jackson” adlı kitabı… Bu kitapta Bruce Swedien sadece Michael Jackson ile kayıt yaparken yaşadığı anıları değil; diğer çalıştığı sanatçılarla yaşadığı hatıraları da yazmış. Bu isimlerin başında da Jennifer Lopez geliyor. Mesela “Michael Jackson’ın kayıtlarında kullandığım bilmemne marka mikrofonu yıllar sonra Jennifer Lopez’in kayıtlarında da kullandım. Jennifer çok sevdi mikrofonun çıkardığı sound’u” gibi şeyler yazmış. Bir de yıllar evvel, belki de 90’lı yıllarda duyduğum bir dedikodu vardı. Ne kadar doğru bilmiyorum, yeniden internette araştırdım, bir şey bulamadım. Michael Jackson, Jennifer Lopez’e çıkma teklifi yapmış. Çiçek yollamış ama J.Lo geri çevirmiş falan. Nasıl, nereden, ne zaman duydum bilmiyorum ama aklımda kalmış bu dedikodu… Bu arada http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_best-selling_remix_albums adresinde görebileceğiniz (siz bu satırları okuduğunuzda sıralama değişmiş olabilir tabii ki eğer 2012’de değilseniz) “Dünyanın en çok satan remix albümleri” listesinin 9. sırasında Tarkan’ın “Metamorfoz Remixes” albümünün bulunması bana ilginç geldi. Ayrıca Jennifer Lopez – Janet Jackson – Michael Jackson üçlemesiyle ilgili bir görüntü daha var aklımda. Eğer telif hakları gibi bahaneler öne sürülüp kaldırılmadıysa http://www.youtube.com/watch?v=5SIYwi-XTeI adresinde izleyebileceğiniz, Madonna’nın konuşma yaparak açılışını yaptığı MTV Video Music Awards 2009’da Michael Jackson tribute esnasında Janet Jackson finalde Michael Jackson’ın ekrandaki görüntüsü ile beraber “Scream”i söylemişti ve alkışlayanlar arasında Jennifer Lopez de vardı! Bu arada Rihanna o kadar çok çalındı ki, “Of yine mi Rihanna?” diyordum. Dansçı kızlar çok iyiydi, çok akrobatik hareketler yapıyorlardı ama bence herhangi bir prova yapmadan çıktılar. Hepsi kafasına göre hareketler yapıyorlardı. Senkronize olmuş bir biçimde aynı koreografiyi yaptıklarını görmedim. Kanıtı da PSY’nin bu yıl çok meşhur olmuş, 90’lı yıllardaki Macarena etkisini yaratmış, Madonna’nın bile dansını yaptığı “Gangnam Style” şarkısı çıktığında Pascal Nouma ile beraber alakasız hareketler yapmalarıydı. İnsan çalışır, gelir, o dansı yapar, di mi ama?

1256-9-tr-f0d3be80cc148c6f0c2e5c89064abfc6

Neyse, daha sonra saat 20:00 gibi Bedük sahneye çıktı. Mert biraz bozuldu. “Onu izlemek istemiyorum, Jennifer’ı izlemek istiyorum” diye şikayet ediyordu. Salonun en az %80’ini falan da Mert’le aynı fikirde gibiydi. Ne bir coşma, eğlenme belirtisi oldu; ne de doğru dürüst bir ilgi… Çoğu insan sahneye bile bakmıyordu. Zaten Bedük de olayın farkında olmalıydı ki “Kötü bir amacımız yok, sadece Jennifer Lopez konseri öncesi sizi ısındırmak istiyoruz. Asıl show’u birazdan göreceksiniz zaten” dedi. Üzüldüm o bunları deyince… Sanki seyirciden özür diliyor gibiydi. Ama ben halimden memnundum. Çünkü Bedük’ü severim. Bedük’ün Serhat olarak 2004’te çıkardığı “Nefes Almak Zor” adlı CD’sini de o dönemde almıştım. Ayrıca 2010’da çıkardığı “Go” albümü de bende bulunmakta… Yalnız ikisini farklı insanlar sanıyordum. Meğersem adamın tam adı Serhat Bedük’müş ve Serhat adıyla pop rock yaptığı müzik yaşamına imaj yenileyerek, Bedük diye soyadını kullanarak elektronik ile devam etmiş. Ben bunu 1-2 sene evvel Kutlubay’dan öğrenmiştim ve çok şaşırmıştım. Sonra evde CD’lerini karşılaştırıp “Aaa hakikaten aynı adammış” demiştim. Nerede o “Son Sigaram”daki yanık sesi, nerede şimdiki İngilizce söyleyen batı kokan vokal tarzı? Yine de iki hali de güzel… “M.U.C.K.” dizisini de izlerdim. O yüzden seyircilerin ilgisizliğine çok kızdım. Bence çok ayıp ettiler. Jennifer Lopez için gelmiş olabilirdik ama karşımızda bizi yurt dışında iyi bir şekilde temsil eden; MTV, VH1, M1 gibi yabancı müzik kanallarının listelerine giren bir sanatçımız vardı. Ayrıca birçok yabancı konser öncesi bir ön grup ya da sanatçının çıkması normaldir. Ben hep Bedük’ün konserine gitmek istemişimdir. Jennifer Lopez’in ön grubu olarak çıkacağını öğrendiğimde çok sevinmiştim. Çünkü bir taşta iki kuş vuracaktım. Ne zaman bir konsere gitsem ön grubunun sevdiğim bir grup ya da şarkıcı olduğunu öğrendiğimde çok seviniyorum. Başta “Electric Girl” ve “This Fire” olmak üzere bütün şarkılarında coştum ve eşlik ettim. Bu sırada önümüzden ünlü oyuncu ve mankenler geçiyordu. Mert tanıyordu. “Aaa bu bilmemne dizisindeki bilmemkim” gibi şeyler diyebiliyordu ama son dönemde “Seksenler” dışında bir dizi izlemediğim, hatta doğru dürüst televizyona da bakmadığım için magazin kültüründen epey uzaklaşmıştım. Sadece Özge Ulusoy’u tanıdım. Sonradan öğrendim ki konsere Ajda Pekkan, Ebru Gündeş, Sinem Kobal, Rüştü Reçber gibi başka ünlüler de izlemiş. Localardan izlediklerini düşünüyorum ama ne anladılar ki o kadar uzak izlemekle konseri? Yukarı baktığımda insanlar çok küçük görünüyordu. Herhalde onlar da Jennifer Lopez’i bizim onları gördüğümüz kadar küçük görmüşlerdir diye düşünüyorum. Bir de locaların da üstünde tribünler vardı. Küçük olduğunu düşündüğüm salon sandığımdan büyük olabilir miydi? Bu yüzden bizim şanslı olduğumuzu düşünüyorum, çünkü önümüzde V.I.P biletliler olsa da platinum biletli olanlar olarak Jennifer’ı net görebilecektik. Çektiğim fotoğraflar da bunun kanıtı gibiydi. Web siteme günlük yazımı koyarken efektli versiyonlarını koymayı düşünüyorum ama orijinallerini “Fotoğraf Albümüm” bölümünden görebileceksiniz. Milliyet’teki blogumda zaten 1 tane temsili fotoğraf koyabiliyorum sanırım.
J-Lo yazan perde artık ışıklandırılıyordu, içerideki hareketleri hissedebiliyorduk. Perde artık inmek üzereydi ve indi de… 21:20 gibi konser başlamıştı. Ben rötarın daha da uzayacağını düşünüyordum. Koskoca Jennifer Lopez kesin bir kapris yapıp yarım saat, 1 saat falan geç çıkar diye tahmin yapıyordum. Fakat yalnızca 20 dakika falan gecikti. Zaten konserlerde bu kadar gecikme yaşanması normal. Salon ancak dolmuştu. Kapris yapmayan bir sanatçı olduğunu gazetedeki haberlerden öğrenmiştik zaten. Özel istekleri diğer starlarınki kadar büyük, imkansız değildi.

1- NEVER GONNA GIVE UP: Ataköy’deki ilk konser sonrası medyada “Jennifer Lopez konserin açılışında ‘Never Gonna Give Up’ı söyledi” diye haberler çıkıyor, arkasından konserin asıl açılış şarkısı olan “Get Right”ı gösteriyorlardı. Ben de “Yahu bu şarkının adı ‘Get Right’ ama” diyordum. Meğersem açılış videosundaymış bu şarkı… Yani teknik anlamda söylemiyor şarkıyı ama ekrandaki hali söylüyordu. Medya hatalı bir bilgi veriyor yani aslında… Tıpkı Broadway müzikallerindeki gibi fedora şapkalı, bastonlu dansçılar dans ediyorlardı. Ekrandaki Jennifer da makyaj aynasının önünde hazırlık yapıyordu. Derken sanki makyajını yapmış, kıyafetini giymiş gibi Jennifer sahneye yükseldi. 50’li yılların Amerikan müzikal filmlerinin içinde gibiydik.
2- GET RIGHT: Ve konserin asıl açılış şarkısı olan “Get Right”ı söyledi. Baston dansları tıpkı klibindeki gibi süperdi. Öyle güzel dans ediyordu ki, hocası Janet Jackson’dan öğrendiklerini başarıyla uyguluyordu. Sahne performansı ile Janet’ten geri kalır yanı yoktu. Hayır, ben Ataşehir’e değil; Broadway’e gelmiş olmalıydım. Britney Spears’ın “Toxic” klibinde giydiği kostüme benzeyen transparan bir kıyafet giyinmişti. Konser topu topu 2 saat falan sürecekti ama dolu dolu geçti. Bazıları kısa kısa da olsa çoğu hitini söyledi.

1250-10-tr-10543c201a5c8e5ca375170e0feed69e

3- LOVE DON’T COST A THING: Bunlardan birisi de “Love Don’t Cost A Thing”di. O albümü ilk çıktığında almıştım. Bende bir de “J to tha L-O! The Remixes” ve son çıkardığı bir CD, bir DVD’den oluşan “Dance Again… The Hits – Deluxe Edition ” albümleri bulunuyor. Yani anlayacağınız gibi çok fanatik bir Jennifer Lopez hayranı değildim. Ta ki bu konsere kadar… Artık bu konserden sonra Jennifer Lopez’in çıkardığı her şeyi alma, onu takip etme kararı aldım. Yani en azından elimden geldiğince… Sadece 3 albümünün bende bulunması MP3 Player’ımda en çok dinlediğim sanatçılardan birisinin Jennifer Lopez olduğu gerçeğini değiştirmiyordu tabii ki. Bu şarkının klibinde kartpostal sahnesindeki dans bölümüne bayılırdım. O yüzden haberlerde bu dansı yaptığını gördüğümde zevkten dört köşe olmuştum ama maalesef o dans bölümünü kısa kesti. Keşke klibindeki gibi uzun yapsaydı. Bu arada Jennifer Lopez’in dansçılarına olan ilgisi bu konserde arkasında dans eden sevgilisi Casper Smart ile sınırlı değil. “Love Don’t Cost A Thing” adlı klibinde arkasında dans ettiği dansçılarından birisi olan Cris Judd ile evlenmişti hatırlarsanız… Cris Judd, eski karısı Jennifer Lopez’in “Play” ve “I’m Real” kliplerinde de oynamıştı. Cris sadece Jennifer Lopez’in dansçısı değildi tabii ki. Yine konuyu Michael Jackson’a getireceğim. Cris Judd aynı zamanda Michael Jackson’ın da dansçısıydı. HIStory turnesinde Popun Kralı’na eşlik etmişti Cris… En bilindik görüntüsü “Earth Song” performansında tank ile sahneye gelen ve kız çocuğunun ona çiçek vermesiyle ağlamaya başlayan asker hali ve 1995 MTV Video Müzik Ödülleri’nde Dangerous’taki dansçılardan biri olması… Yine bu yazımda bahsettiğim Janet Jackson’ın “Scream” performansında da Travis Payne, Tina Landon, Brian Friedman ve Wade Robson gibi daha önceden Michael Jackson’la çalışmış isimlerle bir Michael Jackson tribute yapmıştı Cris Judd…
4- I’M INTO YOU: Ama tabii ki Cris Judd’ın yerini artık Casper Smart aldı Jennifer Lopez’in gönlünde… Tabii ki arada “Jenny From The Block” klibinde beraber oynadığı Ben Affleck ve kaç şarkıda düet yaptığı Marc Anthony gibi isimler de var. Fakat herhalde hiçbiriyle Casper Smart ile yaptığı kadar seksi danslar yapmamıştı. Bu danslardan birisini de “I’m Into You”da gerçekleştirdi.
5- WAITING FOR TONIGHT: Hatırlarsanız 90’lı yıllarda “2000 yılına girdiğimizde kıyamet kopacak” derlerdi. Tabii ki öyle bir şey olmadı. Günümüzde ise 21.12.2012’de kıyametin kopacağı söyleniyor. Ben yine inanmıyorum tabii ki de… Bazen bu dedikoduları dünyayı korkutmak için illuminati tarikatının uydurduğunu düşünüyorum. Madonna konserindeki kadar bariz ve apaçık olmasa da Jennifer Lopez konserinde de ekranda üçgenler, piramitler, tek gözler görünüyordu. Neden mi bunlardan bahsediyorum? Çünkü bana tuhaf gelen bir olay var. Jennifer Lopez’in 1999 yılında çektiği “Waiting For Tonight” klibinde sanki 2000 yılına girmenin verdiği korku işleniyordu. Klibin orijinalinde yeni yıl partisindeler. Tam 1999 yılı bitiyor, 2000 yılı geliyor ve elektrikler kesiliyor. Jennifer dahil herkes korkuyla geri sayımın yapıldığı kuleye bakıyorlar. Sonra tekrar elektrikler geri geliyor, parti devam ediyor. Fakat “Dance Again…” DVD’sinde o korku dolu bakışlar yok. Jennifer Lopez hep gülerek bakıyor, karanlığa gömülme sahnesi pek yok. “Neden o bölümü sansürlediler?” diye hep düşünmüşümdür. 21 Aralık 2012’yi beklediğimiz bugünlerde tıpkı klipteki gibi yeşil lazerlerin olduğu bir ortam yaratıldı konserde… Tabii ki ben coştum. 18 yaşımdan beri ne zaman o klibi izlesem o partide ben de olmak isterdim. Ve şimdi aynı ortamdaydım. Yeşil lazerler, en sevdiğim Jennifer Lopez şarkılarından birisi olan “Waiting For Tonight” ve tabii ki J.Lo’nun kendisi! Stipriz kulüplerindeki gibi direklerin olduğu bir platform Jennifer ve dansçılarla birlikte sahnenin bir yanından öbür yanına gidip geliyordu.
6- LOUBOUTINS: Arka plandaki videoda tıpkı aynı zamanda başarılı bir oyuncu olan Jennifer Lopez’in “Enough” filmindeki gibi dövüşçü J.Lo görüntüleri verildi. Ön planda ise dansçılar boks yapıyorlardı. Daha demin kendimi Broadway’de hissederken artık Hollywood’a gelmiştim adeta…
7- GOIN’ IN: Boksörler erkek dansçılar olduğu halde neden “Ve J.Lo kazandı” diye anons geldi? O bölümü anlayamadım yalnız. 🙂 Boks ringine de Jennifer Lopez boksör kılığıyla gelmişti. Ve son dönemin en büyük hitlerinden olan, klibinde daha önce dansçısı olduğu MC Hammer’ın figürlerinden ve bol pantolonundan izler taşıyan “Goin’ In”i söylemeye başladı. Boksör dansçıları da ona eşlik etti. Ekrandaki rapçileri de unutmayalım. Bu şarkı ve ilerleyen şarkılarda Flo Rida, Lil Wayne, Ja Rule, Pitbull, Big Pun, Fat Joe, LL Cool J gibi hip-hop’çılar Jennifer’a ekrandan eşlik ettiler.

1260-10-tr-8681a8c5583fa6b1ada5a27b40bc342d

8- I’M REAL (MURDER REMIX): Jennifer Lopez “Jenny From The Block” şarkısının ana fikrini kastederek “Ben hala apartman dairesindeki J.Lo’yum” dedi ve taktı kafasına kepini; “I’m Real”den başlayarak bahsettiğim “Jenny From The Block”a uzanan mahalle megamix’i yaptı. Ben megamix diyorum, çünkü kısa kısa geçti bu şarkıları… Arka plandaki videoda mahallede basketbol oynayan gençler, çocuklar falan vardı. Dansçıları da hip-hop’çı gibi giyinip Jennifer’a eşlik ediyorlardı. Hollywood’ı bırakmış, New York ara sokaklarına gelmiştik.
9- ALL I HAVE: Bu bahsettiğim şarkıların kliplerinin ortak özelliği orta halli şehir yaşantısıydı zaten. “All I Have de bunlardan birisiydi.
10- FEELIN’ SO GOOD: Özellikle de bu şarkının klibinde Jennifer Lopez adeta sıradan bir genç kız gibi gösterilmişti. Şehrin sokaklarında yerden para bulup onunla kıyafet alabiliyordu filan. Yani “Love Don’t Cost A Thing” gibi kliplerdeki sosyete kadın imajına ters düşen bir imajdı bu… Şarkının konser performansıyla ilgili yazacaklarımı zaten yazdığım için klibine değinmek istiyorum. Yalnız yerden bulduğu para ile kürk alması da çok ironik… Yıllar evvel internette bir video dolaşıyordu. Kürk yapımında kullanılan hayvanların nasıl canlı canlı, vahşice öldürüldüğünü gösteren görüntülerin arasına Jennifer Lopez’in kürklü görüntüleri serpiştirilmişti. Aklıma ister istemez izlerken insanı çok etkileyen o video geliyor bu şarkının klibini izlerken nedense…
11- AIN’T IT FUNNY (MURDER REMIX): Mert ile beraber konsere bilet almaya karar verdiğimizde konserde söylenmesi gereken şarkıları tartışmıştık. “Ain’t It Funny” de bunlardan birisiydi. Fakat bizim ortak görüşümüz “J to tha L-O” albümündeki remixten ziyade “Love Don’t Cost A Thing”deki orijinal versiyonunun çalınması gerektiğiydi. Fakat ben “Ama remix’i de çalınsın yaaa!!! Çok seviyorum remix’ini de… Her iki versiyonunu da söylesin. Birbirine bağlayabilir mesela” diyordum. Fakat sadece remix’ini söyledi. Tahmin de etmiştim. Mert’e “Bence remix’ini söyler. Çünkü ‘Dance Again…’ albümünde remix’i bulunuyor” diyordum ve haklı da çıktım. Ama tabii ki orijinal versiyonunu da söylese süper olurdu. Çingene kılığında dansçılar çıksa, klipteki gibi danslar yapsalar ne güzel olurdu. Jennifer da kulak kenarına iliştirilmiş bir gül, siyah puanlı kırmızı elbisesiyle gelse falan… Sanırım Jennifer bu şarkının remix’ini o kadar çok sevdi ki, orijinalini silip attı. Ne best of’larda yer alıyor, ne de konserlerde… Yalnız bir remix şarkıyı bu kadar mı değiştirir? İki versiyon sanki bambaşka şarkılar gibi… Sanırım Jennifer Lopez bir Latin şarkıcı olarak anılmak istemiyor. Zaten Latin ezgili şarkıları çok az. Hip-hop, rap, elektronik, techno, R&B gibi tarzlardan etkilenen pop şarkıları daha çok var.
12- JENNY FROM THE BLOCK: İşte konserin bu bölümünün ana fikri olan şarkı… Sanırım “Hala sizin gibi sıradan bir insanım” demeye getiriyor. Galiba haklı da… Servetine rağmen kaprisleri bile yok. Yalnız bu “J.Lo From The Block” bölümüne bir de “I’m Gonna Be Alright”ın “Track Masters Remix”i iyi giderdi. Bayılıyorum bu remix’e… Neden “Dance Again… The Hits” derlemesine koymadığını düşünürken konserinde bile söylemedi. Süper olurdu olsaydı yaw.
13- STARTING OVER / I’M GLAD / SECRETLY: Bu klip de konserde gösterilen ara videolardan birisiydi.
14- IF YOU HAD MY LOVE: Jennifer Lopez’i tanıdığımız ve sevdiğimiz ilk hiti “If You Had My Love”ı kırmızılar içinde akustik bir şekilde, adeta slow’a kaçan bir ballad haliyle okudu. Tabii ki bu versiyonu da çok güzeldi. Sesini çok iyi kullandı falan ama yine de orijinal versiyonundaki hareketli haline bağlasa süper olurdu. Hatta utanmadan klibindeki arada çıkan Latin versiyonunu bile duyasım geldi. Öyle hayal ettim. Düşünsenize, şarkı hareketleniyor ve Jennifer klipteki gibi dans etmeye başlıyor enerjik bir şekilde falan… Ama olmadı.

1245-10-tr-4b9ce1fb54ce4b0328ce668d3410746e

15- UNTIL IT BEATS NO MORE: Marc Anthony’nin bestesini söyledikten sonra ekrandaki videoda Marc Anthony’den olan çocukları Maximilian David (nam-ı diğer Max) ve Emme Maribel ile olan görüntüleri verildi. O video eşliğinde “Until It Beats No More”u söyledi.
16- BABY I LOVE U!: Ardından artık aileden saymış olmalı ki yeni sevgilisi Casper Smart ile oturarak yaptığı el dansının videosu gösterildi. O sırada düşündüm ki bu Jennifer Lopez hak ettiği kadar fotojenik değildi. Ben Jennifer’ı toplu, çok fazla güzel sayılmayacak biri sanırdım televizyonda gördüğüm görüntülerinden dolayı… Fakat kendisini çıplak gözle gördüğümde “Ya ne kadar güzel bir kadın” diye düşündüm. Gayet atletikti ve yüzü melek gibiydi ama ekrandaki görüntüsüyle arasında dağlar kadar fark vardı. Bu kameraların ve fotoğraf makinelerinin J.Lo’nun güzelliğine haksızlık yaptığını düşündüm. Konserdeki tüm seyirciler de Lopez’in doğal güzelliğinden bahsediyordu.
17- DO IT WELL: Artık New York’tan da ayrılmıştık, Las Vegas’a gelmiştik. Neden mi böyle diyorum? Mavi ve simli kostümler, funk ve soul’u andıran ritmler, James Brown’ın show’larını andıran pelerinler falan beni bu kez Las Vegas gecelerinde hissettirmişti. Gerçekten de muazzamdı. Kelimelerle anlatılamayacak bir konserdi. YouTube’dan tabii ki izleyebilirsiniz ama yaşamanız lazım. İnşallah bu turnenin herhangi bir ayağı DVD olarak yayınlanır da kaliteli olarak arşivimize katabiliriz.
18- WHATEVER YOU WANNA DO: Jennifer Lopez’in ilk turnesi olduğunu söylüyorlar. 90’lı yıllardan beri bu piyasada… Gerçekten bugüne kadar turneye çıkmaması çok büyük kayıp olmuş. Kadın canlı söyleyebiliyor. Sadece geri vokalleri play-back oluyor bazen. Ayrıca bütün bunları dans ederken yapabiliyor.
19- HOLD IT DON’T DROP IT: Mavi kostümlü Las Vegas gecesi devam etti. Aslında bir konser değil; bir müzikal izliyor gibiydim. Ve bunu Todes ve Grease müzikallerini canlı izlemiş biri olarak söylüyorum. İşte James Brown’ı hatırlatan pelerinli sahne de bu şarkıda oldu.
20- UNTITLED: Evet, itiraf ediyorum. İnternetten konser play-list’ini buldum. Ona baka baka yazıyorum. Ama anıları ve performansla ilgili düşüncelerimi tamamen aklımdan, kendi gözlemlerimle yazıyorum. Fakat “Untitled” adındaki video bana hiçbir şey ifade etmedi. Videoyla ilgili hiçbir şey anımsayamadım.
21- LET’S GET LOUD: İşte Latin müzik tarihinin en sağlam birkaç şarkısından birisi… Hatta bence ritmleri ve enerjisiyle Gloria Estefan’ın “Conga”sının tek rakibi… Artık Amerika Birleşik Devletleri’ni terk etmiş; Güney Amerika ülkelerine gelmiştik. Yine de kostümler, dans showları falan Amerikan kabarelerini anımsatıyordu. Bu şarkıya bayılıyorum. Ne zaman karışık Latin CD’si yapsam birisine veya kendime; mutlaka bu şarkıyı ve “Conga”yı koyarım. Jennifer Lopez’in eski kocası Marc Anthony’nin “I Need To Know”u da böyle bir şarkıdır. Bu arada Mert tam bir Thalia fanatiğidir. Mert’in eniştesi bile bugün “Sen Thalia’nın resmini bilgisayarında masa üstü arka plan resmi yapmıştın. Hep ona bakardın. Hala aşık mısın ona?” diye sormuştu. O “Hayır, eskisi kadar değil” dese de ben “Hayır, hala öyle. i-Phone’undan sürekli Thalia’nın resimlerine bakar ve onu dinler” diye araya girmiştim. Mert de sürekli “Jennifer Lopez ne kadar güzel… Gülüşüne bak… Aynı Thalia’ya benziyor” diyordu konser sırasında… Ben de “Tabii ki benzer, eee, ne de olsa Latin kökenli” dedim.
22- PAPI: “Papi” şarkısını zaten severdim. Klibi de çok hoşuma gider. Özellikle de dans koreografisi… Ama konserden sonra Papi ile yatar, Papi ile kalkar oldum. Konserde bu şarkının düşündüğümden daha güzel bir şarkı olduğunu fark ettim. Aklımda sürekli bu şarkı çalıyor. Önce “Turkish ladies”, “Turkish papis” diye bize tezahürat yaptırdı. Büyük bir mütevazılıkla “Ön tarafta çok güzel, çok ince bayanlar görüyorum. Mahçup oldum” dedi. Kızlar da “Hayııırrr! Sen daha güzelsin” falan diyorlardı. Ayrıca “I love you” filan derken Türkçe olarak “Seni seviyorum”u bir seyirciden öğrendi ve sanki bir Türk gibi söyledi. Sanırsınız ki çalışıp gelmiş ama o anda öğrenmişti. Resmen İstanbul Türkçesi gibi bir lehçeyle söyledi. Hiç şivesi yabancı turiste kaymadı. Sürekli “İstanbuuuullll!!!” diye bağırması da herkesi gaza getiriyordu.
23- LAMBADA / ON THE FLOOR: Öncelikle yazın ülkemizi ziyaret etmiş (ben gidemedim, o ayrı), ekrandan Jennifer Lopez’e her düetinde eşlik eden Pitbull ile ilgili yazmak istiyorum. Jennifer Lopez ile birkaç düet yapan Pitbull o kadar popüler oldu ki, birçok star onunla çalışmak istiyor. Benden 1 ay önce doğan Pitbull, paylaşılamayan rapçi gibi bir şey oldu. Asıl adı Armando Christian Rafael Pérez olan ama bir köpek türünü sahne adı olarak seçen Pitbull, sadece Jennifer Lopez ile değil; onun eski kocası Marc Anthony, Shakira, Chris Brown, Usher, Ke$ha, Akon, Ne-Yo, Enrique Iglesias, Kelly Rowland, Christina Aguilera ve daha birçok isimle düet yaptı. Yine konuyu efsaneye getirmek zorundayım ama bunun son örneklerinden birisini Popun Kralı Michael Jackson’ın Bad albümünün 25. yıl dönümü anısına çıkartılan “Bad 25” albümünde gördük. Bad şarkısının “Afrojack Remix / DJ Buddha Edit” versiyonunda Pitbull, 2009’da hayatını kaybeden Michael Jackson ile bile düet yaptı. İşte bu düetlerden en popüler olanlarından birisi şüphesiz Jennifer Lopez ile söylediği “On The Floor”… Biliyorsunuz ki bu şarkı Kaoma’nın “Lambada”sından sample’lar taşıyor. J.Lo, bu şarkının başında slow bir şekilde orijinal halini söyledi. Sonra kendi versiyonuna bağladı ve danslar devam etti. Bu şarkıdan sonra Jennifer Lopez veda etti.

1247-11-tr-47256ac53b632faf5fac68372ae4a532

24- DANCE AGAIN: Mert bana “İşte konser bitti” dedi. Ben “Hayır, daha çok erken, bitmemiştir. Birkaç şarkı daha söyleyecektir” dedim. “Hayır, baksana, bitti!” dedi tekrar… Ben de “Hayır, mümkün değil, kesin bis yapacak, bekleyelim” dedim. Ve haklı da çıktım. Yine bir Pitbull düeti olan “Dance Again” ile tekrar sahneye döndü. Daha doymamıştık zaten. Ama maalesef bis sadece bir şarkı ile sınırlı kaldı. Normalde konserler 00:00’lara kadar sürer, Jennifer’ınki 23:00 sularında bitti. Yalnız kadın tam bir hit makinesi… Baksanıza, 24. maddeye gelmişim bile… Yine de çaktırmadan bir best of gibi konser vermiş yani… Bu şarkının klibinde sevgilisi Casper Smart ile yaptığı erotik dansı da yaptı. Cris Judd’ın kulakları çınlasın. 😀 Onunla böyle danslar yaptığını hatırlamıyorum. 😛 Ve tıpkı Şebnem Ferah’ın konserlerinin finalinde olduğu gibi gümüş rengindeki küçük kâğıtlar başımızdan aşağı döküldü. Çektiğim videoların 3 tanesi aktarılamadı, çok üzüldüm ama epey de hatıra olarak video kaydı bulunmakta bende… Epey çektim. Facebook’ta örnek olarak “Dance Again…” performansından bir bölüm paylaştım. https://www.facebook.com/photo.php?v=10151278275238891 adresindeki videoyu şu ana kadar 21 kişi beğendi, 3 kişi paylaştı, 13 de yorum geldi. Tabii ki bu daha başlangıç… Siz bu satırları okurken artmış olabilir. Tabii ki ben Mert’e “Aaa hani göbek dansı falan yapacaktı?” diye sordum. Şaşırdım. O da “Yaptı ya ‘Let’s Get Loud’da?” dedi. Meğersem o şarkı sırasında biraz kıvırdı ya, oymuş bir Türk dansözden dansözlük dersi aldığı figür… Ben de sandım ki Shakira’nın “Ojos Asi”si gibi Arap ezgili bir şarkı çalacak, basbayağı oryantal show yapacak falan… Yalnız konser sonrası o kadar dans edesim, klip yapasım geldi ki, konser sonrası bulduğum yeşil bonus kafa peruğu ile (Garanti Bonus Card sponsordu da konsere) ilerleyen günlerde klip yapmaya karar verdim. Tabii ki yine Michael Jackson klibi olur herhalde… Yalnız birkaç sene evvel dolaylı yönden Jennifer Lopez’in bir şarkısına klip yapmıştım. Biri Michael Jackson’ın “Liberian Girl” ve Jennifer Lopez’in “Jenny From The Block”ını birleştirip bir remix yapmış. İnternetten indirmiştim ve çok beğenmiştim. O ana kadar ünlülerle çektirdiğim fotoğrafları birleştirmiştim.


Çıkışta Mert ile beraber Ataşehir’den gitmek için vasıta aradık. Ama zor bulduk. Niye böyle merkezi olmayan, Allah’ın bile unuttuğu bir yerde böyle dev bir konseri yapıyorlar ki? Hayatımda Ataşehir’e yolum düşmemişti. Umarım bir daha da düşmez. Güzel konser olursa düşsün yine tabii ki… Böyle ulaşımın zor olduğu bir yerde ne bir otobüs, ne bir minibüs bulabildik. Toplu taşıma aracını bırakın, şerefsiz taksiciler kimseyi almıyordu taksisine… Kalabalık bir grup halinde yürümekten başka çaremiz yoktu. Epey yürüdük. Kendimizi merkezi bir yere atma telaşındaydık. Minibüsler tıka basa doluydu. İnsanlar normalde gitmek istemedikleri yere giden minibüslere ya da otobüslere kendini atıyordu “Aman merkezi bir yere gidelim de, neresi olursa olsun” diye… Abartmıyorum, kulaklarımla duydum ve kendim yaşadım. Metroya yürümeye karar verdik ama o kadar uzaktı ki, her 10 dakikada bir “10 dakika sonra” diyordu sorduğumuz esnaflar falan… Ama yarım saat falan geçmişti, hala ulaşamamıştık. Amacım önce Bostancı’ya gidip, sonra minibüsle teyzemlere gitmekti. Gece onlarda kalacaktım, sonra yarın eve dönecektim, fakat aynı yakada olduğu halde oraya gidecek bir taşıt bulamıyordum. Derken bir minibüs bizi görünce durdu. “Kadıköy! Kadıköy!” dedi. İçinde bizim konserden çıktığımızı gören apaçi tipli gençler vardı. Belki de onlar “Abi, bunlar da merkezi bir yere gitmeye çalışıyorlar” demişlerdir. Ya da kendileri tahmin ettiler, bilemiyorum. Ama amacımız Kadıköy’e gitmek olmadığı halde “En azından merkezi bir yer. Oradan başka yere gitme şansımız var” diyerek bindik. Meğersem minibüs metrobüs durağının önünden de geçiyormuş. Bu süper bir haberdi. Çünkü metrobüs demek eve dönebilmemiz demekti. Teyzemi arayıp gelemeyeceğimi söyledim ve Avrupa Yakası’ndaki kendi evime dönmeye karar verdim. Mert de öyle yapacaktı. Ama çok komik bir olay oldu. Zincirlikuyu’ya, nihayet kendi yakamıza döndüğümüzde başka bir metrobüse aktarma yapacaktık. Ben “Mert hadi gel. Bu metrobüse binelim. Bu saatlerde metrobüs seferleri azalıyor” diyerek metrobüse bindim. Arkamdan da Mert geliyor sanıyordum ama kalabalığa takıldı. Tam o esnada kapı kapandı. Benim suratım muşmulaya dönmüş olmalı ki Mert gülmeye başladı. Sonradan “Suratının hali o kadar komikti ki…” dedi. Neyse ki eve döndüm. Eve birkaç adımlık yol kaldığında bir taksinin beni almak istemesine çok sinirlendim. “İhtiyacımız olduğu zamanlarda alsanız ya! İstemediğimizde böyle zorla almaya çalışırsınız!” diye bağırarak hıncımı o taksiciden çıkaracaktım. Fakat sinirden kaldırımda ayağım burkuldu, söyleyemedim. Sonra da uyudum. 3 saatlik uyku ile ayakta duruyordum.

TURGAY SUAT TARCAN
 

 


Article Categories:
Konser
Likes:
0

Leave a Comment