banner
banner

Makina ve Disko Kralı Anılarım

Bildiğiniz gibi 2006 – 2010 tarihleri arasında Kanal D Spor (sonradan adı Sports TV olmuştu), BJK TV, Futbol Smart, CNN Türk, Spormax, Lig TV ve hatta özellikle Şampiyonlar Ligi dönemlerinde Star TV kanallarını kapsayan ve 4 yıl süren televizyonculuk maceram olmuştu. Yaptığım haberler TNT TV’de bile çıkardı. 2003’te ise Ofis TV’de staj yapmıştım. Bu periyotta seyirci olarak katılma şansı bulduğum televizyon programlarındaki sanatçıların canlı performanslarını da konser anısı olarak gördüğüm için web sitemin “Konser” bölümüne bu anılarımı yazmaya karar verdim. Başta “Beyaz Show” olmak üzere bazı TV programı anılarımı zaten önceden web siteme koymuştum. O yüzden onları koymayacağım tekrar bu yazıya. Hatta “Beyaz Show” anılarımdan bir başkasını başka bir proje için kaleme aldım ama henüz web siteme koymadım. Bu proje gerçekleştiğinde yine web siteme koyacağım. Gerçekleşmese de mutlaka göreceksiniz. Merak etmeyin. Fakat bu yazıda genel olarak başka anılarımdan da bahsetmeyi düşünüyorum. Okan Bayülgen’in “Makina” programıyla ilgili anılar çoğunlukta olduğu için başlığı ona uygun şekilde attım ama daha önceki yazılarımda bahsettiklerim dışındaki diğer anılarımı da kaleme almayı düşünüyorum.
Öncelikle söylemeliyim ki Doğan TV ve Digiturk binalarında çalışırken gördüğüm ünlülerin haddi hesabı yok. Artık her gün gördüğümüz için biz personeller için gayet sıradan bir olaydı. Göz ucuyla bile bakmaz hale gelmiştik. Halbuki yüzlerce ünlüyle fotoğraf çektirmiş biri olarak o günleri iyi değerlendirseydim çok hoş anılar olacaktı fotoğraf karelerinde… Yine de belleklerimizde yer aldılar. Aklıma gelen ilk ünlüler Mehmet Ali Alabora, Hamiyet, Ferhat Güzel, Semiha Yankı, Bülent Ersoy, Pakize Suda, Ahu Tuğba, Seda Sayan, Ali Rıza Binboğa, Çetin Yıldırımakın, Zekeriya Beyaz, Esra Erol, Reha Muhtar, Göksel Arsoy, Gülsüm Tatar, Önder Şipal, Ali Çıtak, İhsan Karagöz, Uğur Dündar, Semih Yuvakuran, Cem Pamiroğlu, Uğur Meleke, Ahmet Akcan, Yunus Bülbül, Sezer Güvenirgil, Ahmet Akcan, Ankaralı Turgut Karataş, Tuna Altuna, Yıldırım Demirören, Rezzan Kiraz, Mesut Yar, Liana-Gabriela Ungur, Fatih Terim, Demet Akalın, Atilla Taş, Yalçın Dümer, Acun Ilıcalı ama tabii ki bu liste bunun kaç kat üzerinde… Örneğin Yıldo, 13 Şubat 2007’de bizim spor servisini gezmişti. Ayrıca yine aynı gün rahmetli Erol Günaydın gibi bir efsaneyi görme şerefine erişmiştim. 14 Şubat 2007 Çarşamba günü Sport Center’daki konuğumuz Taygun Erdem’di. “Sen Turgay, ben Taygun. Adaş gibiyiz.” demişti. Çok iyi davranmıştı bana. Evet, televizyoncu olduğum yıllarda her gün ünlü görüyordum ama ilk olarak 23 Mart 2007 Cuma günü gördüğüm bir grup beni sanki gençliğimdeki gibi heyecanlandırmıştı. Çünkü bu grup, Nejat Yavaşoğulları’nın solisti olduğu efsanevi Bulutsuzluk Özlemi’ydi. Kafeteryada yan yana masalarda oturmamız çok güzel bir duyguydu. Nejat Bey ile selfie bile çekmiştik.
İsterseniz biraz daha gerilere gidelim. Temmuz – Ağustos 2003 dönemi Ofis TV’de staj yaparken hep ünlü birisi konuk olarak geliyordu ama sadece 23 Eylül 2003 günü gördüğüm Bedri Baykam’ı hatırlıyorum. Diğerleri ise çok da ünlü değildi demek ki. Aslında kendi alanlarında uzman, adlarını duyurmuş kişilerdi. Zaten kabarık saçlarıyla Bedri Baykam ilgi çekiyordu. Onu görünce hatırlamıştım. Ressam olan Baykam filmler de çekmiş, aktörlük de yapmış. Kitaplar da yazmış. CHP’ye katılmış. Bu arada Ofis TV & Net Havadis & Tercüman Gazetesi üçlemesinde çalışan, köşe yazarı olan Murat Kelkitlioğlu, Cüneyt Akman, Celal Toprak ünlü gazetecilerdir. Her gün kendileriyle aynı çatı altında çalışmıştık. Bir de daha da eskilere gidersek 21 Temmuz 1999’da Atrium’da Ayşenur Arslan’ı görmüştük. Alışveriş yapmıştı ve acelesi olduğundan herhalde, yanındaki adamla hızlı hızlı AVM’den çıkmıştı.


BJK TV için çalışırken bazen haber yazmak üzere antrenmanlara giderdim. Beşiktaş oyuncularıyla asıl röportajları Özgür Sancar yapardı. Ama bazen başka bir işi olduğunda beni yollardı. Röportaj yapmak için değil, idman haberi yapmak için… İlki 25 Şubat 2007 Pazar günü olmuştu. Ceza idmanıydı. Kameraman İlhan’la birlikte gitmiştik. Hava acayip soğuktu ama futbolcular t-shirt ve şort giyiyordu. Kadrosunda Jean Tigana, Vedran Runje, Serdar Kurtuluş, Mehmet Sedef, Mustafa Doğan, Gökhan Zan, Burak Yılmaz, Baki Mercimek, Gökhan Güleç, Matías Delgado, Mert Nobre, Can Erdem, Deivson Rogério da Silva Bobô, José Kléberson, Ricardinho, İbrahim Üzülmez, Aydın Karabulut, Ali Tandoğan, Murat Şahin, Ali Güneş, Koray Avcı, Fahri Tatan, İbrahim Akın, İbrahim Toraman, Emre Özkan, İbrahim Kaş, Erdem Köse vardı ve hepsi oradaydı. Kendi röportaj yaptığım ünlülere örnek gösterecek olursak Şifo Mehmet Özdilek, Şenol Fidan, Elena Dementieva, Zafer Öğen, Taylan Işıldar, Elvir Baliç, Behram Zülaloğlu, Mehmet Altıparmak, Gökhan Güney, Ümit Tütünci, Harun Tekin, Turhan Özyazanlar, Hamza Akaydın, İlkay Margılıçlı, Seçkin Bektaş diyebiliriz. Ben aslında erkek ya da bayan – teknik direktör ya da oyuncu fark etmez; Beşiktaş’ın Hentbol, Voleybol, Basketbol gibi diğer branşlarındaki sporcularla röportajlardan sorumluydum ama isimlerini hatırlıyor muyum? Tabii ki hayır. Ayrıca Beşiktaş kongresinde Yıldırım Demirören dahil tüm BJK yönetimini görmüşlüğüm vardır…
Teknik direktör Adnan Dinçer sürekli hem Kanal D Spor’a, hem BJK TV’ye, hem de Futbol Smart’a konuk olarak gelirdi. 26 Şubat 2007 Pazartesi günü sırtımı sıvazlayıp “Turgay ileride büyük adam olacak. Hani geri planda duran gizli kahramanlar vardır ya? İşte o onlardan birisi…” demişti benim hakkımda… Artık TRT Spor’da yorumculuk yapan Süleyman Akay ise duygulanmıştı. Fakat 4 sene süren televizyon maceramı 2010’da sonlandırma kararı almıştım. Birçok arkadaşım “Sen bu konuda çok yeteneklisin. Devam etseydin şu anda çok ileriye gidebilirdin.” derler hala. Hatta beraber çalıştığım arkadaşlarımdan birisi olan Ertem Şener de “Senin olmak gereken sektör eğlence sektörü” derdi hep… O da MJ Fan olduğu için ofisine çağırırdı, beraber Michael Jackson izlerdik. Ama maalesef işler göründüğü gibi değil. Sektöre küsmemi gerektirecek şeyler vardı. Geleceğimi görememiştim. “Nasıl emekli olacağım?” diye kaygılanmaya başlamıştım. O yüzden 2003’te stajyer, 2006’da ise profesyonel olarak başladığım medya kariyerime veda edip 2010’da havacılık sektörüne “Merhaba” demiştim. Gerçekten öne engeller konuyor. Örneğin YouTube’daki videolarım nedeniyle “Beyaz Show” ekibi bana ulaşıp programlarının “PiknikTube” köşesi için konuk olarak çağırmışlardı. Gerçekten onlar mı beni aradılar diye kontrol etmek için ofislerine çıktığımda karşılarında beni görünce şaşırmışlardı. Personel olduğumu öğrendiklerinde ise yayına almaktan vazgeçmişlerdi. Bu çok küçük ve önemsiz bir örnek… Ama yine de pişman değilim televizyonculuğu denediğim için… Çocukluk hayalimi yapmasaydım içimde kalacaktı. Sadece emeklerimin karşılığını görmediğim için üzgünüm.
Tabii ki Nejat Yavaşoğulları dışında da birkaç tane fotoğraf çektirdiğim sanatçı olmuştu. Mesela 27 Aralık 2007 Perşembe günü Doğan TV’de çalıştığım zamanlardı. 2007’nin önemli spor olaylarıyla ilgili D Spor için çalışma yapıyordum. Sadece bizim kanala değil, “32. Gün” programı için bile sporla ilgili birçok görüntü vermiştim ve o efsanevi programa katkıda bulunmuştum. Tıpkı Beyaz Show’a bir sporcu konuk olarak geldiğinde benden görüntü istemeleri gibi… Yaptığım haberler TNT kanalında bile çıkardı. Neyse, işte o gün Feridun Düzağaç “Sport Center”da konuğumuzdu. Sevdiğim şarkıcılardan birisinin konuk olarak gelmesi beni “Ne alaka ya?” diye şaşırtmıştı. Meğer Beşiktaş’ın bilmemne üyesiymiş ve Sport Center’ı o gün sunan Sabri Ugan’ın arkadaşıymış. Ben de Facebook’a koymak için onunla fotoğraf çektirmiştim. BJK TV muhabiri arkadaşımız Özgür Sancar da hazır o gelmişken onunla kendi programı için röportaj yapmıştı. Zaten fotoğrafımızı da Özgür Abi çekmişti. 25 Haziran 2008 Çarşamba günü ise Gökhan Abdik’in sunduğu “Euro 2008” programımızın konuğu Hakan Peker’di. Onu ağırlamıştık. Fotoğraf bile çektirmiştik.
18 Mart 2008 Salı günü ilginç bir rastlantı olmuştu. MjTurkFan sitesine bir gireyim demiştim, bir baktım, İlker Atak ve grubu (Çetin ve Ümit Ektirici diğerleri) öğlen Esra Ceyhan’ın programına çıkacaklarmış. Daha İlker’in “Yetenek Sizsiniz” yarışması ile ünlenmediği zamanlardı ama o yıllarda da yine de faaldi. Hemen özel mesajla İlker’e telefonumu vermiştim. Aktarma odasına DVD götürdüğümde ekrandan İlker’lerin “Dangerous” ile prova yaptıklarını görmüştüm. Hemen stüdyo 5’e inip ziyaret etmiştim, merhabalaştıktan sonra işimin başına geri dönmüştüm. Daha sonra İlker beni arayıp programın başında çıkacaklarını söyleyip benden onları kameraya almamı rica etmişti. Ben de gitmiştim tekrar yanlarına… Gidince “Kamerayı unutmuşuz” demişlerdi. “Olsun, bende var” diye HP dijital kameram ile çekmiştim onları… Nedense prova yaptıkları “Dangerous” ile değil, “Smooth Criminal” ile dans etmişlerdi. Girişte de “Privacy”nin başı vardı. Güzel olmuştu performansları… Yalnız en başında çıkmamışlardı. Güler Kazmacı kitabından bahsetmişti. Sinan Özen şarkı söylemişti. Magazin VTR’leri girmişti. Başka bir kadın daha vardı derken epey bir vakit geçmişti. Kadın seyircilerin arasında çok göze battığımı düşünmüştüm. Neyse, fotoğraf da çekilmiştik kuliste… Yetmemişti, RTÜK kaydından onların çıktığı bölümü sequance’a koyup export’lamıştım. Hepsini foruma koymuştum. Hem onlar, hem de merak eden tüm MjTurkFan üyeleri indirebilmişlerdi.


Hazır konu Michael Jackson’dan açılmışken dilerseniz yavaş yavaş Okan Bayülgen’in programlarıyla ilgili anılarıma geçebilirim. Çünkü yine Popun Kralı ile ilgili şeyler bunlar… 27 Haziran 2009 Cumartesi günü izinliydim ama sırf Disko Kralı’nda Michael Jackson anılacak diye kanala gitmiştim. Okan Bayülgen’in önceki programlarda Michael Jackson’a sarf ettiği kötü sözlerden dolayı güzel şeylerin olamayacağını düşünüyordum ama buna rağmen olmuştu. Michael Jackson tanıtılırkenki sözler olsun, MJ cover’ları olsun Hüseyin Karanfil ve dans ekibinin show’u olsun, Michael Jackson Türkiye organizatörü Davut Baysal’ın vitiligoyla ilgili açıklamaları olsun, yine de güzellikler olmuştu. Ama test soruları çok kötüymüş, rezilmiş. Ben o sırada Nicky, Havva ve Blue Jean yazarı Can Karadeniz’i almak için dışarıya çıkmıştım, sonra da kulise getirmiştim. Kulisten de bir şey anlaşılamıyordu. Zaten o yıllarda Star’da program yaptığı için sürekli gördüğüm Kuşum Aydın Uğurlular bozuntusunun vitiligo ile ilgili açıklamalara gölge düşürmeye çalışması da rezillikti. İnsan İbo Show’a çıkıp vitiligo ile ilgili bilgi verici açıklamalar yapan Fatih Ürek’i örnek alır. İbrahim Tatlıses’in Michael Jackson’ın kendisini estetikle beyazlatmasını sanması üzerine araştırmacı ünlüler Mehmet Ali Erbil ve Fatih Ürek gerçeği açıklamışlardı. Bunu tabii ki televizyondan görmüştüm ve içime su serpilmişti. Ama canlı olarak Kuşum Aydın’ın cahilliğini görmek sinirimi bozmuştu. Bir de MJ Fan olduğunu iddia ediyordu yıllar önce… Kendisi de bir MJ Fan olan Gökhan Tepe güzel şeyler söylemiş. Mansur Ark da ben oradayken güzel şeyler söylemişti aslında… Hakkı Devrim ve Erol Günaydın’ın kucak muhabbeti de bizi kızdırmıştı. Yine de Allah rahmet eylesin diyorum. Sonraki yıllarda Michael Jackson’ın yanına gitmişlerdi. Büyük ihtimalle tüm gerçekleri orada öğrenip bilip bilmeden konuştukları için pişman olmuşlardır. Ben programın bitmesini beklemeyip 2 çeyrek servisiyle eve dönmüştüm. Tabii ki bunun nedeni önceki seyircilik deneyimlerimden sonuna kadar stüdyodan izlersem çok yorulacağımı bilmemdi. 7 Temmuz 2009 Salı günü ise yine bir Michael Jackson anması için bazı arkadaşlarım Doğan TV’ye çağırılmıştı. O güne kadar sürekli ağlamıştım. Hatta kaç gün üst üste ağlayarak uyanmıştım. O akşam yine acım depreşecekti. Çünkü Staples Center’da Türkiye saatine göre 20:00’de Michael Jackson anılacaktı ve milyarlarca kişi izleyecekti. Böyle bir sayıya sadece Prenses Diana düğünü ve cenazesiyle erişebilmiştir. Ben işteydim, yani gececiydim. Dolayısıyla cenazeyi NTV ve çalıştığım kanal CNN Türk’ten bir yandan çalışırken izleyecektim. Fakat Davut’tan aldığım bir telefonla Davut, Hüseyin ve Burak Altın’ın CNN Türk’ün konuğu olduğunu öğrenmiştim. Aslında Nebil Evren ve Tuğba Dural beni kastederek “Zaten bizde böyle bir MJ Fan vardı” demişler haber merkezine… Neyse, onların yanına gitmiştim ve töreni konuk odasından izlemeye devam etmiştik. Burak ve Hüseyin yine dans etmişlerdi. Ahmet San ve Ömer Karacan’la tanışmıştık. Hatta arkadaşımız Fırat San’ın amcası olan Ahmet San’la fotoğraf da çektirmiştik, fakat CNN Türk’te çalışan bir kız “Ben kendi cep telefonumla çekip size atarım” dediği ve buna inandığım için elimde maalesef bulunmuyor. Çünkü o kız hiç atmadı. Fotoğrafın peşine düşmüştüm. Silindiğini söylemişti. Keşke kendi telefonumla çektirseydim de o şırfıntıya güvenmeseydim. Anma töreninde işte olmamdan dolayı ve tercümanların konuşmasından o duygu seline kapılacak bir ortam bulamamıştık. Fakat eve gelip gece yarısı geç saatlere kadar E! adındaki yabancı bir kanaldan tekrarını izlediğimde kendimi oradaymış gibi hissetmiştim. Tercüman sesi olmadan, stüdyo konuğu olmadan törenin ham halini izleyince ağlamaktan mahvolmuştum. Usher’un “Gone Too Soon”u beni çok yaralamıştı. Sesi neredeyse ağlamaklı olan fanı olduğum Mariah Carey, yaklaşık 2 yıl sonra tanışıp fotoğraf çektireceğim Jermaine Jackson, 3 yıl sonra konserini izleyeceğim Stevie Wonder, Lionel Richie ve diğer şarkıcılar da öyle… Özellikle de “We Are The World” ve “Heal The World” arka arkaya koro halinde söylendiğinde “Şimdi kim böyle barış dolu, çevreci mesaj ileten, sevgi seli şarkılar yapacak?” diye tabuta bakıp göz yaşlarına boğulmuştum. Zaten hep akıyordu. King ilahisiyle gelmesi, konserlerinin bitiş şarkısı olan “Man In The Mirror” ile gitmesi de cabası… Ama en duygusal an belki de kendisi canlı yayındayken eve dönüş yolunda olduğum Paris’in “O sahip olunabilecek en iyi babaydı!” diye ağlamasıydı. Tabloid’lere çok iyi bir cevap vermişti böylece… Herkes ağlamış orada…
Bu arada belki sosyal medyadan arkadaş da olduğum Ahmet San ile fotoğrafım tarihe karışmış olabilir ama 9 Mart 2020 Pazartesi günü Ömer Karacan ile tanışmamızın üzerinden yıllar geçtikten sonra tekrar karşılaşıp bir selfie çekme şansımız olmuştu. Sabahki British yolcularımızdan birisi oydu. Küçükken ve gençken yaptığı programları hep izlediğimi söyleyerek fotoğrafı çekmiştim. Özellikle de Michael Jackson’la ilgili yaptığı programlar çok güzeldi. The Jacksons grubu ile röportaj bile yapmıştı. Hatta bende bir programının orijinal DVD’si bile var. Küçükken TRT’de “1 Numara” programını izlerdik. Sonra Inter Star’a geçmişti sanırsam… Zaten ardından kendi kanalı Number 1 TV’yi kurmuştu. Mansur Ark’ı da havalimanında tekrar görmüştüm bu arada… Ama hızla yanımdan geçtiği için fotoğraf çektirme şansımız olmamıştı.
Neyse, “Disko Kralı”ndan bahsettik. İsterseniz biraz daha eskilere, yani “Makina” anılarımıza gidelim. 10 Şubat 2007 Cumartesi gününü 11 Şubat 2007 Pazar’a bağlayan gece izinli olduğum halde işe gitmiştim. O yıllardaki iş yerim bildiğiniz gibi Doğan TV Center’dı. Sabah ve öğlen evde keyif yapmıştım. Mesela çift diskli Superman DVD’sinin belgesel bölümünü bile bitirmiştim. Ayrıca 1999 yılından beri web sitemin adeti olan sinema listelerimin 2007 ayağını yapmıştım. Aslında evde yapabildiğim BJK TV’deki SMS onaylama işini de akşam 19’dan 21’e kadar ofiste halletmiştim. Tabii ki işe gitmemin asıl nedeni zaten evde onaylayabildiğim SMS’ler değil, Okan Bayülgen’in “Makina” adlı programıydı. “Makina” programını seyirci olarak izlemek isteyen kuzenim ve 4 tane arkadaşı da (Oben, Müslüm, vs.) bizim BJK TV’deki yayın sırasında gelmişlerdi. Onları cafetarya’ya bırakıp işime devam etmiştim. İşim bittiğinde de yanlarına gitmiştim. Saat 22:30’a kadar beklemiştik. Aslında ben personel olduğum için kartım vardı. Kartım her yeri açıyordu. İstediğim yere gitme özgürlüğüm vardı ve hatta onları da çağırarak stüdyoya onları sokmayı denemiştim. Ama diğerleri davetiyelerini ellerinde tutunca olay fark edildi ve arkamdan gelemediler. Ben de yanlarına dönmüştüm. Yalnız bırakmayayım diye onlarla birlikte seyirci gibi beklemiştim. İçeri girince istediğimiz yere oturacağımızı sanıyorduk ama öyle olmadığını görünce boşu boşuna en önde beklediğimizi anlamıştık. Yine de minderlere değil de koltuklara oturduğumuz için şanslıydık.
Derken saat 00:15 olmuştu ve Okan Bayülgen’in “Makina” adlı programı başlamıştı. Aslında yayın öncesi bizimle konuştuğu halde onu ilk kez görüyormuş gibi yapıp alkışlamıştık, tezahüratlar yapmıştık. İlk geldiğinde bile böyle olmamıştı. Adeta rol kesmiştik. Okan Bayülgen program öncesi “Stüdyoda programı seyretmek evde rahat rahat izlemeye benzemez. Evde bisküviyi çaya batırıp izlemek daha keyiflidir.” gibi açıklamalar yapmıştı da inanmamıştık. Saat 3’lere, 4’lere kadar hiç hareket edemeden, popomuz terleyerek, uykumuz gelerek, her yerimiz ağrıyarak, dışarı çıkamayarak programı izlemiştik. Pestilimiz çıkmıştı. Mahvolmuştuk. Kimi “Çişim geldi” diyordu, kimi “Sigara krizim tuttu” diyordu, kimiyse “Susadım” diyordu. Neyse, kamera açısında Okan Bayülgen’in arkasında oturduğumuz için epey televizyonda görünmüştük. Okan Bayülgen’in telefon eden seyirciyi aşağılaması beni çok rahatsız etmişti ama millet alkışlamıştı. Ne kadar da yağcılar, sinir olmuştum. Bir sürü ünlü konuk vardı. Ulaş Ay, Nejat İşler ve “Barda” filminin ekibi, Hakkı Devrim, Of Aman Nalan, Ece Gürsel, İpek Tuzcuoğlu, Eylem, Melis Danışmend’in solisti olduğu ÜçNoktaBir grubu, Kürşat Başar, Serdar Akar, Serdar Orçin, Hakan Boyav, Melis Birkan, Erdal Beşikçioğlu, Nurcan Akad, Son De Cuna grubu ilk aklıma gelenler… Hepsini sayamadım. Şarkıcı olanlar mini konserler de vermişlerdi. Zaten ÜçNoktaBir’in provalarını daha beklerken duymuştuk. “Dediler ki” şarkısını ilk kez burada canlı olarak duymuştum. Tabii ki Ayılar grubu, Gürgen Öz gibi Makina oyuncuları filan da vardı. Eve geldiğimde saat 5’e geliyordu. Arkadaşlar çok teşekkür ettiler, çok mutlu oldular “Program bu sefer çok sıkıcıydı. Klip arkası bile yapmadılar.” demelerine rağmen… Uyandıktan sonra tekrar işe gitmiştim, yani Doğan TV’ye dönmüştüm. Gerçekten çok yorulmuştum.
21 Nisan 2007 Cumartesi gününü 22 Nisan Pazar gününe bağlayan gece ise 03:30’da başlayacak Nascar programı için işe, yani Doğan TV Center’a gidecektim. Saat 02:00’de servis beni alacaktı. O zamana kadar “Makina”yı evdeyken izleyeyim demiştim. Çünkü “Medya Arkası” köşesinde 2 Nisan’da ben rejideyken canlı yayında gülme krizine giren spiker arkadaşımız Tuba Yurcu çıkacaktı. Önceki haftalarda da bir başka spiker arkadaşımız Tuğba Ağaoğlu’nun montaj hatasıyla yayına giren “Sabah ilaç aldım da beynim allak bullak” anonsu çıkmıştı. Neyse, bir türlü “Medya Arkası”nı yapmıyordu Okan Bayülgen… Evde denk gelemeyecektim demek ki. Ümidi kesmiştim. Saat 02:14 gibi araç beni evimin kapısının önünden almıştı. Saat 02:30’da oradaydım. Nascar programı başlayana kadar bu kez stüdyoyu basıp Makina’yı yerinden izlemeye devam etmiştim. Evde izlemeye başladığım halde stüdyoya gitmem ve hala programın devam etmesi ilginç bir şeydi. Cenk Eren, Hakan Peker, Şafak Sezer, İlker, Okan Bayülgen, Hakkı Devrim, rahmetli Yalçın Menteş; hepsi oradaydı. Fakat yine “Medya Arkası” yapmamıştı. Artık son çare olarak rejilerini basmaya karar vermiştim. Belki de ben yoldayken çıkmıştı. Arkadaşlara “Medya arkası oldu mu?” diye sormuştum. Başka bir program için off-tube odasına gideceğimi, “Medya Arkası”nda bizim Tuba’nın çıkacağını da sözlerime eklemiştim. “Daha olmadı. Normalde programın başında yapıyor. Şansına daha yapmadı. Artık arşivden izlersin.” demişlerdi. Neyse, bu benim ilk Nascar’a kalışımdı. Ali adında bir spiker anlatıyordu. Daha sonraki yıllarda da sırasıyla Gökhan Abdik, Cihan Eldem, Eren Yazıcıoğlu gibi o dönemki yakın spiker arkadaşlarımla birlikte programın yönetmenliğini yapmaya devam edecektim. Hatta rugby, tenis, futbol gibi başka branşlarda da birlikteliğimiz sürecekti. Neyse, uzun süren bir araba yarışı olan Nascar bile sona erecekti neredeyse. Bir ara saat 05:00 gibi yine onların stüdyosuna girip Makina’ya bakmıştım. Enteresan şekilde hala devam ediyordu. Nascar bittikten sonra RTÜK kaydından bulup “Medya Arkası”nı izlemiştim. Yine o anlarımızı hatırlayıp gülmekten yerlere yatmıştım. Eve de saat 07:30 gibi dönmüştüm.
19 Mayıs 2007 Cumartesi’yi 20 Mayıs 2007 Pazar gününe bağlayan gece yine Nascar için işe gitmiştim. Bu kez Gökhan Abdik’leydik. Araç önce Gökhan’ı, sonra beni almıştı. Nascar.com sitesine araştırma yapmak için girdiğimizde şok olmuştuk. İki tane yarış olacaktı. Biri normal Nascar yarışı, diğeriyse All-Star Challenge… Şarkılar söylenmişti, Michael Jordan bile gelmişti, konuşmalar yapılmıştı, davullar çalınmıştı, bir pilot seyircilerin oylarıyla belirlenmişti, ödül seronomisi filan yapılmıştı. O yüzden sabahın ilk ışıklarına kadar yayın yapmak zorunda kalmıştık. Neyse, ben yine Makina’nın stüdyosunu basmayı ihmal etmemiştim. Burak Kut, Seren Serengil, Hepsi grubu falan vardı.
12 Mayıs 2007 Cumartesi’yi 13 Mayıs 2007 Pazar gününe bağlayan gece ise Nascar yarışı yağmurdan dolayı öbür güne ertelenmişti. Biz de bu kez Gökhan’la birlikte Makina’nın stüdyosuna girip biraz bakmıştık yayına… Metin Arolat, Yeliz Yeşilmen, rahmetli Erol Günaydın, Pınar Altuğ, Yağmur Atacan gibi konuklar vardı bu kez…
Bu anılarımdan bahsederken beraber çalıştığım Süleyman Akay, Ertem Şener, Özgür Sancar, Gökhan Abdik, Tuba Yurcu, Tuğba Ağaoğlu ve Adnan Dinçer’in ismi geçti. Fakat bu liste uzayıp gider. Kamera arkasında değil ama kamera önünde bir şekilde karşımıza çıkan diğer arkadaşlarıma da buradan selam vermek istiyorum. Bu isimler Hasan Tankaya, Ali İsmet Ural, Cem Dizdar, Candaş Tolga Işık, Erhun Ateş, Volkan Çetin, BJK TV Gençlik Kulübü sunucusu Erşan (soyadını hatırlamıyorum), zaten akrabam olan Ali Baskıncı, Cem Ceminay, Şansal Büyüka, Turgay Keskin, rahmetli Emre Gönlüşen, Orçun Çetinaslan, Can Dinç, Temmuz Karikutal, Cem Yılmaz (ama spiker olanı), Can Karadeniz, Emin Çağlar, Nejat Sayman, İlhan Uzundurukan, Kerem Gürel, Gökhan Telkenar, Serhan Hayat, Elif Deringöl, Simla Şimşek, Aykut Aydın, Güney Mergen, Veli Yiğit, Erdem Ulus, Sabri Ugan, İlker Yasin, Hakan Cantınaz, Melisa Çizmeci, Nebil Evren, Derya Aydoğan, Koray Baloğlu, Can Tongo, Adnan Paşaoğlu, Emre Tilev, Aylin Pınar Kuyucu, Barış Kuyucu, Mustafa Muratoğlu, Eren Yazıcıoğlu, Cihan Eldem, Tuğba Dural, Emin Çağlar, Can Erbesler, Gül Erdoğmuş, Aysun Çekiç, Murat Türker, Alen Markaryan, Sanlı Sarıalioğlu, rahmetli İlker Ateş, rahmetli Vedat Okyar, rahmetli Turgay Şeren, Yakup Çınar, Sarı Şeker Sema Eryiğit Emek ve Bülent Ülgen… Unuttuğum isimler mutlaka vardır. Onlardan özür diliyorum. Hatırlatacak olan olursa bana ulaşsın. Eklerim. Ne de olsa yıllar geçti üzerinden… Sıralamayı da aklıma geldikçe rastgele yaptım bu arada… Herhangi bir sebebi yok sıralamasının…


Yazıma son verirken geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Karikatürist Kamil Tekbaş, Yeşilçam oyuncuları Ertuğ Koruyan – Erol Keskin, Baterist Asım Ekren, Model ve şarkıcı Nick Kamen, Ankara Türkücüsü Oğuz Yılmaz ve Spiker Fikret Engin’i rahmetle anarken Mescid-i Aksa’da terör estiren İsrail’i şiddetle kınıyorum; kurbanlara da Allah’tan rahmet diliyorum.


Article Categories:
Konser
Likes:
0

Leave a Comment