banner
banner

Levent Kırca’nın Kariyerinde Müzik

fft99_mf2587131(2)

Tüm “Sadece Müzik” ziyaretçilerine yeniden merhaba;
Maalesef 2015 kayıpları hala devam ediyor. Artık asker ve polis şehitlerinden bahsetmek istemiyorum, çünkü maalesef bu cinayetler durmuyor. Hele hele Ankara’daki son terör saldırısına girersem sözcüklerimle her kesimden birilerinin canını yakarım. Müziksever arkadaşlarımdan birinin de dostu bu saldırıda hayatını kaybetmiş. Sinema ve tiyatro dünyasının kayıplarına değinmek istiyorum o yüzden. Tomris İncer ve Sırrı Elitaş’tan sonra maalesef komedi tarihimizin en güldüren yüzlerinden birisi olan Levent Kırca’yı da kaybettik. Bu sabah (bu yazıyı yazdığımda 12.10.2015’ti tarih) gece vardiyam bitmiş servisle eve dönüyordum. Tam durağa gelmişim, kapıyı açmışım, inmek üzereyim, radyodaki spiker Levent Kırca’nın vefat ettiği haberini verdi. İnanamadım. Ayağımı attım. İnemedim. Şoföre “Aaa Levent Kırca mı ölmüş?” diye şaşkın şaşkın baktım. O da “Evet” dedi. Eve doğru yürürken gözlerim yaşarmıştı. Tabii ki her ünlüye, ünsüze üzülüyorum vefat ettiklerinde ama gözlerimin yaşardığı birkaç şöhretli insan olmuştur ve biri de bu sabah Levent Kırca oldu maalesef. Nur içinde yatsın inşallah… Bu yazımda onunla ilgili bir iki anımdan ve onun müzikle ilişkisinden bahsetmek istiyorum.

Levent_Kırca_Oya_Basar_Sinan_Bengier_Turgay_Suat_Tarcan

Levent Kırca’yı ilk gördüğümde okuldan dönüyordum. Tarih 3 Mayıs 1988’di. Henüz ilkokul 1. sınıfa gidiyordum. Çocuk yaşta olduğum için oyuncu kültürüm pek yoktu. Onu direk bizim apartmanın önündeki Olimpia inşaatında kafası inşaat kumlarına gömük şekilde canlı olarak görmüştüm. Daha önce televizyondan falan tanımıyordum yani… Kafası kesilmiş ama hala konuşan birini canlandırıyordu. “Olacak O Kadar”ın daha yeni başladığı günlerdi. Çocukluk aklıyla gerçekten kafası kesilmiş sanmıştım. Nasıl hala konuşabildiğine aklım ermemişti. Ben şaşkın şaşkın bakarken onun dikkatini çekmiştim ve bana muzur muzur bakmıştı. Meğer rol icabıymış. Ardından kumların içinden çıkmıştı. Sonra bizim otoparkta çekimlere devam etmişti. Ben de eve uğrayıp önlüğümü çıkartıp, okul çantamı bırakıp hemen dışarı koşmuştum. TRT2’deki efsanevi “Olacak O Kadar” kadrosu da vardı tabii ki… O zamanki eşi Oya Başar, Sinan Bengier, 4 yıl evvel kaybettiğimiz Fatma Murat gibi… Oya Başar benimle konuşmuştu, neler dediğini hatırlayamıyorum ama ben cevap verememiştim. Çünkü çok utanmıştım. Bir komşumuz Levent Kırca ve beni kameraya almıştı. Beraber aynı karede yer aldığım ilk ünlü olmuştu. https://vimeo.com/49611249 adresindeki klibimin bir bölümünde o videoyu izleyebilirsiniz. Arkada Oya Başar’ın birileriyle konuştuğunu, Sinan Bengier’in bana gülerek baktığını filan görebilirsiniz. Levent Kırca da elini omzuma, başıma ve çeneme koyup beni sevmişti. Kameraya komiklikler yapmıştı. Annem de bir iki komşumuzla beraber Oya Başar’ın telefon kulübesi sahnesinde figüranlık yapmıştı. Ama videoyu bozmuşum. O yüzden kaydedememişler. Bu skeci bulabilecek birileri varsa bana ulaşsın lütfen… Gerçekten böyle aydın, Atatürkçü bir sanatçıyla tanışabildiğim için gurur duyuyorum. Kameralar, minibüsteki reji filan ilgimi epey çekmişti ve bu tür işlerle uğraşmayı o an kafama koymuştum. Ve gerçekten de kafamı koyduğumu yapmıştım ve mezun olup askere gittikten sonra televizyoncu oldum. 4 yıl bu mesleği yaptım ama maalesef benim gibi iyi niyetli birisine göre değildi bu sektör… Çok sevdiğim halde tutunamamıştım. Sektör değiştirdim sonra…

DSCF6052

Evet, bir müzik sitesiyiz. Bu yüzden de Levent Kırca’nın müzikle bağlantısından bahsetmek istiyorum. Levent Kırca “Olacak O Kadar” ve “İsmi Lazım Değil Dostlar” programlarının jenerik jingle’larında Grup Gündoğarken ile çalışmıştı. Plastik makyaj ile birçok şarkıcının kılığına girip bazen onların sesiyle playback yapmıştı. Bazen de kendi sesiyle söylemişti. Özellikle de “Küçük Hüsamettin” tiplemesi başta olmak üzere zaten programlarında o günlerdeki eşi Oya Başar ile kendi sesleriyle bol bol şarkı söylüyordu. Ayrıca tiyatro yaşamında çeşitli müzikallerde yer aldı. Ben de 6 Kasım 1998 Cuma günü bu müzikallerden birisini izlemiştim. Müzikalin adı “3 Baba Hasan”dı. Dost Elver ve 25 Mart 2001’de sahnede hayatını kaybeden Tekin Siper gibi “Olacak O Kadar”ın diğer oyuncuları da oynuyordu bu tiyatroda… 3 farklı kesimden 3 farklı karakterde Hasan’ın çocuklarıyla ilişkilerindeki dramını konu ediniyordu. Şarkılar, danslar filan; çok güzel bir show’du. Hatta Dost Elver, Michael Jackson’ın moonwalk gibi danslarını da yapmıştı. Bundan Hazal röportajımda bahsetmiştim. Helikopter bile gelmişti sahneye. Masraftan kaçınmamıştı Kırca… Daha sonra müzikalin şarkılarından oluşan bir soundtrack CD’sini Levent Kırca’nın oğlu Oğulcan Kırca’dan satın almıştım. Evet, tezgahtar kendi oğluydu. Belki de alın teriyle para kazanmanın nasıl bir şey olduğunu daha o yaşlarda öğretiyordu oğluna… Hala o CD’yi müzik arşivimde saklarım.

Sapphire-Alisveris-Merkezi-Balmumu-Heykeli-Muzesi-Ataturk-Levent-Kirca-Haldun-Dormen
Levent Kırca ile ilgili bir anım da 13 Aralık 2011 Salı tarihinden… Olayda kendisi yoktu ama mumyası vardı. O gün izinliydim. Hemen kendimi dışarı atmıştım, çünkü 4. Levent’te bulunan Sapphire Alışveriş Merkezi’nde yeni açılan balmumu müzesini çok merak ediyordum. Özellikle de Michael Jackson ve Mustafa Kemal Atatürk’ü… İçeri girdiğimde Michael Jackson’ın balmumu heykeli beni karşılamıştı. Reklam olarak koymuşlar… Michael Jackson mumyası ile fotoğraf çektirirken evden getirdiğim Immortal CD’sini göstermiştim sırf Pongr yarışmasına koymak için… Sırf MJ için gitseydim müze parasını ödememe gerek kalmazdı ama diğerlerini de görmek istediğim için 10 TL’ye müzeye girmiştim. Rehber kızın anlattığına göre bu müzedeki heykeller de 10 yıl evvel gittiğim müzedekiler gibi Rusya’da yapılmıştı. Zaten The Beatles, Arnold Schwarzenegger, Mihail Gorbaçov, Vladimir Lenin filan kıyafetleri dışında aynı pozdu. Neyse ki vitrin mankeni gibi duran Elvis Presley’i ve Atatürk’ü değiştirmişler. Kemal Sunal hiç benzememişti bence… Zeki Müren falan varken Barış Manço’nun heykeli olmaması da ayıptı. Müze ziyaretçilerinden Hazer adında yaşlı bir bayan Atatürk’ü gördüğünü söylemişti. Hani mayolu fotoğrafları vardı ya Atatürk’ün? İşte o sırada o teyze de plajdaymış. Atatürk’le tanışan birini görünce heyecanlanmıştım. Atatürk mumyasının önünde o kadın ile beraber fotoğraf çektirmek istemiştim; “Atatürk’ü gören birisiyle beraber Atatürk heykelinin önünde fotoğraf çektirmek istiyorum” demiştim kendisine ve beni 27 yaşında sanan Hazer Teyze de beni kırmamıştı. Hatta rehber de fikrimi çalmıştı. Onun kendi cep telefonu ile kötü çıkınca kendi fotoğraf makinemle çekip e-mail ile yollamıştım. Normalde balmumu heykelleri ile fotoğraf çekme merakı olmamış her gün gördüğü için… Ama özellikle Atamızın mumyalarını görmek için müzeye gelen o kadınla ben fotoğraf çektirince imrenmişti pozuma. İlk kez bir balmumu heykeli ile fotoğraf çektirme isteği doğmuş. “Şu ana kadar hiçbir mumyayla fotoğraf çektirmemiştim. İlk kez çektiresim geldi” demişti. Neyse, sıra Levent Kırca’ya gelince Olacak O Kadar’ın 80’li yıllarda bizim otoparktaki çekimlerini kastederek “Ben de Levent Kırca ile tanıştım. Kamera görüntülerim var” diye espri yapmıştım. Yıllar evvel beraber görüntü çektirdiğim ilk ünlü olan Levent Kırca’nın bu kez balmumu heykeli ile fotoğraf çektirmiştim. Yanında da Haldun Dormen vardı. Bu müze gezintisinden 1,5 yıl sonra da Haldun Dormen ile fotoğraf çektirme şansım doğmuştu. Üstelik Immortal müzikalinde… Müzeye yanımda Immortal CD’sini getirmemle gerçek Immortal’ı izlerken gerçek Haldun Dormen’le fotoğraf çektirmiş olmamın arasında bir metafiziksel, kuantumsal bir bağlantı var mıdır? Bilemiyorum. http://www.tst.gen.tr/Konser/Immortal.htm adresinden o fotoğrafı görebilirsiniz. 2011’de müzeye gittiğim gün de yine Levent’te Nuri Alço’nun gerçeğini görüp kendisiyle fotoğraf çektirmiştim. Allah uzun ömürler versin onlara da…
İşte Kırca’nın ölüm haberini aldığımda bu anılarım aklıma geldi. En çok sevdiğim Türk filmlerinden birisi de Levent Kırca’nın Şener Şen, Perran Kutman ve Nevra Serezli ile başrollerini paylaştığı “Ne Olacak Şimdi?”dir. Efsane kelimesinin karşılıklarından birisi de oydu. Levent Kırca; Türkiye’nin en Atatürkçü, en aydın, en çağdaş, en örnek, gerçek sanatçılarından biriydi. Veda mektubunda bile “Dik durun… Adil olun, sabırlı olun. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle… Atatürk’le kalın, cumhuriyetle kalın, hoşça kalın!” diye yazmış. Ölümünü kabullenemiyorum. Allah rahmet eylesin.

NOT: Bu yazı 12.10.2015 gecesi http://www.sadecemuzik.net/Turgay-Suat-Tarcan/levent-k-rca-n-n-kariyerinde-muezik.html adresinde yayınlanmıştır.

©2015 Sadece Müzik Net / Turgay Suat Tarcan

 


Article Categories:
Müzik · Sinema
Likes:
0

Leave a Comment