banner
banner

Bu Takımla Adalet Yerini Buldu

Tüm sinemaseverlere yeniden merhaba;
Bildiğiniz gibi film izlemeyi çok seviyorum. 18 yaşımdan beridir de her sene bu izlediğim filmleri liste yapıp web sitemde paylaşıyorum. Favori film türlerim de fantastik, bilim kurgu ve çizgi roman uyarlamaları… En son bu senenin başlarında yaptığım listede “Doctor Strange” birinci olmuştu hatırlarsanız… Ve bu da bir süper kahraman uyarlamasıydı. Zaten süper kahraman filmlerini “Batman v Superman: Adaletin Şafağı” filminin vizyona girmesi şerefine 2016 yılında listelemiştim. Bu filmin başarısı üzerine 2017 yılı da süper kahraman fimleri bombardımanı ile geçti. Zaten bu furya sinyallerini 2016 yılında vermişti ve o filmlerin eleştirisini de web sitemde yapmıştım. Şimdi ise “Adalet Birliği” filminin vizyona girmesi şerefine 2017 yılında vizyona giren bazı süper kahraman filmlerinden bahsetmek istiyorum.
maxresdefaultBatman’in diğer süper kahramanlarla bir araya geldiği “Adalet Birliği” filmiyle veda ettiğimiz 2017 yılına değişik bir Batman filmiyle “Merhaba” demiştik aslında… “The Lego Batman Movie” filminde Batman ve silah arkadaşları bu kez lego oyuncağı figürleri olarak karşımıza çıkmışlardı. Nasıl “Adalet Birliği”nin ana tema müziği Junkie XL ve Gary Clark Jr.’ın daha önce Aerosmith, The Beatles ve tabii ki Michael Jackson’ın söylediği “Come Together” şarkısına yaptıkları cover’sa “Lego Batman Filmi”nin ana fikir müziği ise yine Michael Jackson’ın “Man in the mirror”ıydı. Legolar hem filmde Jim Gordon’ın emeklilik partisinde şarkıyı söylüyorlar; hem de filmin başında ve sonunda Batman şarkının sözlerinden kendi malıymış gibi bahsediyor. En az 3 kez de moonwalk yapılıyor. Prince’in Batman şarkısına da gönderme var. En çok güldüğüm yer de eski filmleri kısa kısa legolarla canlandırdıkları kısım olmuştu. Çünkü 60’lı yıllardaki Batman’den “Ve şu enteresan film” diye bahsederken legoyla canlandırmamışlar. Direk filmden kısa bir sahne koymuşlar. Gerçekten Batman ve Robin komikmiş o filmde…

power-rangers-logan-228059-1280x0
Daha sonra arka arkaya “Logan”, “Power Rangers” ve “Galaksinin Koruyucuları 2” vizyona girmişti. “Logan” filmi, Wolverine’in vedasıysa özleyeceğim onu valla… Gerçi yeniden çevirimleri de çıkıyor ama Wolverine ölünce başkası da gelecekte canlandırsa Hugh Jackman’in yerinin doldurulamayacağını anladım. Zaten “X-Men” filmlerinde dikkat ederseniz diğer karakterlerin oyuncuları hep değişti ama Wolverine’in rolü Hugh Jackman’dan başkasına verilemedi. Filmin sonlarından anladığım kadarıyla da sanki yeni nesilden yeni bir X-Men takımı kurulacakmış izlenimi hissettim. Filme 13 Mart’ta gitmiştim ve sinemadan çıktıktan sonra çizgi roman fanlığım depreşmişti ve süper kahraman figürleri koleksiyonumun eksiklerinden Supergirl’ü D&R’dan edinmiştim.

Supergirl-Green-Lantern-Arrow-Soldier

31 Mart’ta ise “Power Rangers”ı AVM’lerdeki Cinemaximum yerine Taksim’deki tarihi bir sinemada izlemek zorunda kalmıştım. Çünkü Türkiye’de filme pek ilgi gösterilmemiş olsa gerek, film yeni vizyona girdiği halde koskoca Taksim’de bir tek orada vardı. Hatta buna İstanbul’un başka büyük semtlerini de ekleyebiliriz. Gişedeki kadın “Bu filme sadece siz bilet aldınız. Film başlayana kadar bekleyin. Tek kişi için salon açamıyoruz. Eğer başkası bilet almazsa paranızı geri iade edeceğiz” dediğinde daha çok şaşırmıştım. Neyse ki birkaç kişi daha bilet almıştı da filme girebilmiştim. Film başlamadan evvel Halit Akçatepe’nin vefat ettiğini öğrenip üzülmüştüm. Filme pek ilgi gösterilmediği için “Ya kötü bir filmse?” diye kaygılanmıştım ama gerçekten çok güzel bir filmle karşılaştım. Küçüklüğümüzdeki “Power Rangers” çizgi filmlerinin tadını beyaz perdede yansıtmayı başarmıştı. Hatta aklıma tabii ki 80’li yılların bir diğer fenomen çizgi filmi “Voltran” da gelmişti. Keşke onu da sinemaya uyarlasalar… 8 Mayıs’ta gittiğim “Guardians Of The Galaxy Vol 2” de gerçekten görsel efektlerin başarıyla kullanıldığı eğlenceli bir çizgi roman uyarlamasıydı. Chris Pratt’ın canlandırdığı “Star-Lord”un 80’li yıllarda küçükken kaçırılmasıyla beraber üst düzeyde teknolojiyle karşılaşmasına rağmen alışkanlıkları da nostaljik kalmıştı ve hala walkman ile kaset dinliyordu. Fakat son filmde bir düşmanı walkman’ini kırınca arkadaşlarından birisi dünyadan MP3 Player getirdi. Yani seride duymaya alışkın olduğumuz efsanevi şarkıları filmin devamlarında da duymaya devam edeceğiz gibi görünüyor. Filmde 80’li yılları hatırlatan iki öğe daha var. “Rocky” serisinden “Rambo” serisine kadar 80’li yıllar denince akla gelen ilk oyunculardan birisi olan Sylvester Stallone “Starhawk”ı canlandırırken 80’li yılların bir diğer fenomen oyuncusu Kurt Russell, “Ego”ya hayat veriyor. 636289942881972147-XXX-GUARDIANS-OF-THE-GALAXY-VOL.-2-COVER164-90459232Russell, sadece yaşlılık haliyle değil; enteresan bir teknoloji ile gençlik halleriyle de filmde bir şekilde yer almış. Aslında filmde sadece Pratt’ın babasını değil; filmin ilerleyen sahnelerinde aynı zamanda kendisinin Tanrı olduğunu anlıyoruz. Cenneti tasvir eden gezegeninin altında adeta cehennem gibi bir mezar yer alıyor ve kahramanlarımız onun kötü olduğunu anlayıp ona karşı cephe alıyor. Bu da tabii ki birçok Hollywood yapımında olduğu gibi illuminati tarikatının bu filmde de parmağı olduğunu kanıtlayan bir şey… Artık gizli subliminal mesajlar vermek yerine açık açık din karşıtı propaganda yapmaya başladılar ve kimse de tepki vermiyor. Bu da onlara cesaret veriyor. Yaptıkları yüksek bütçeli filmler çok güzel olsa da verdikleri mesaj kötü olduğu için özellikle çocuklara izletirken dikkatli olmalıyız. Bir neslin tesir altında kalmasını engellemeliyiz.
8 Haziran’da ise filmin vizyon tarihi açıklandığından beri iple çektiğim “Wonder Woman” filmine gitmiştim. Bildiğiniz gibi Wonder Woman, “Adalet Birliği”nde de yer alıyor. Büyük ihtimalle 2018 tarihinde açıklayacağım film listemde birinci film olarak “Harika Kadın”ı seçeceğim. Çünkü “The Justice League”in çizgi film versiyonunu 2015 filmi listemde 11., “Tüm Zamanların En İyi Süper Kahraman Filmleri” listesinde ise 17. sırada gösterdiğim için gerçek oyuncularla çekilmiş olsa dahi tekrar aynı serinin yeniden çevrimini film listelerine koymama kuralım olduğu için “Adalet Birliği”ni 2018 listeme koymam olanaksız… Ama sinema perdesinde ilk kez izlediğimiz “Wonder Woman”ı hem “Adalet Birliği”ni, hem de kendi solo filmini temsilen bağımsız bir film olarak gösterip yeni listeme koyabilirim. Zaten filmi de çok beğendim. Amazon kadınlarını gösterdiği sahnelerden dolayı mitiolojik bir yanı da var, süper kahraman kategorisinde olduğu için fantastik türüne de giriyor, Steve Trevor’u canlandıran Chris Pine’ın dünyası da 2. Dünya Savaşı’nı gösterdiğinden tarihi bir yönü de var. Hatta film bir ara Türkiye’ye de uğruyor. Wonder Woman’ı, nam-ı diğer Diana’yı canlandıran 2004 İsrail Güzeli Gal Gadot hem güzelliği, hem oyunculuk performansı ile göz doldururken “Star Trek” serisinden tanıdığımız Pine ise savaş pilotu olarak yine göklerde dolaşıyor. Süper kahramanlar ligini erkekler domine etse de kadınlar liginde de unutulmaz kahramanlar yer alıyor. Wonder Woman’ın başı çektiği bu ligde Supergirl, Kedi Kadın, Karadul, Susan Storm, Elektra, Storm, Mystique, She-Ra, Batgirl, Zeyna sanıyorum en ünlü bayan kahramanlar… “Batman v Superman: Dawn Of Justice” filminden 1,5 yıl sonra çıksa da aslında filmin konusu Wonder Woman’ın Batman ve Superman’le tanışmadan önceki maceralarını kapsıyor. Hatta çocukluğuna kadar iniyor. Kısacası “Wonder Woman” beklentilerimi karşılayan güzel bir filmdi.
Takvimler 9 Temmuz’u gösterdiğinde “Örümcek Adam: Eve Dönüş” filmine gitmiştim. Yeni Örümcek Adam Tom Holland’ı ilk olarak “Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı” filminde görmüştük ve “Nerede o eski Spiderman’ler?” diye iç geçirerek Tobey Maguire ve Andrew Garfield’ı özlemle anmıştık. Spider-Man-Andrew-Garfield-Tom-Holland-and-Tobey-Maguire-585x293“Captain America: Civil War”da ikiye bölünüp karşı karşıya gelen Avengers takımlarından birine destek sağlasa da ve bir gün “Yenilmezler” takımına girmeyi hayal etse de Ironman onun yeterli olmadığını düşünüyor ve genç olduğundan dolayı hayatıyla ilgili kaygılanıyor ama Spiderman’in yaptıkları karşısında etkilenip “Spider-Man: Homecoming” filminin sonunda kendisine “Avengers”a girmeyi teklif ediyor. Bu kez de Peter Parker reddediyor ama 2018 yılında vizyona girecek olan “Yenilmezler: Sonsuzluk Savaşı Bölüm 1″de Örümcek Adam da yer aldığına göre demek ki en nihayetinde bu takıma katılacak. “Örümcek Adam: Eve Dönüş” filminde bir Spiderman hayranı olarak memnun kalmadığım şeyler var. Zaten bu seri çok eski değil. 2002 yılında sinemaya ilk kez uyarlandı. 2004 ve 2007 yıllarında ise filmin devamı geldi. Hadi, 80’li yıllarda beyaz perdeye uyarlanan Batman’in ve 70’li yıllardan başlayan Superman’in hikayelerinde yeniden başlamasını anlarım. Fakat zaten 2012’de tekrar hikayenin başına dönen ve 2014’te de yeni serinin ancak ikincisi gelen Spider-man’in bence devamı gelmeliydi. 2017’de tekrar hikayenin başına dönülmemeliydi. Üstelik oyuncu seçimi de yanlış… Normalde örümcek ısırığıyla Peter Parker daha çok güçleniyor ve kaslanıyor. Fakat Tom Holland bu Spiderman imajına kız gibi çıkan sesiyle ve çelimsiz görünen vücuduyla çok ters… Marvel karakterleri arasında en meşhuru Örümcek Adam ama Kaptan Amerika ve Demir Adam’ın kudreti ve şöhretli karşısında ezilmesi kabul edilebilir bir şey değil… Zendaya da “Arkadaşlarım bana MJ der” dediğinde “Eyvah, güzeller güzeli Mary Jane Watson da ucube bir genç kız olmuş” diye düşündüm. Meğer adının açılımı Michelle Jones’muş. Laura Harrier’ın canlandırdığı Liz adındaki eski sevgilisi de kendisinden uzun boylu bir zenci kız… İnsan ister istemez Kirsten Dunst gibi kızıl bir bomba ya da Gwen Stacy’yi canlandıran Emma Stone gibi sarışın bir güzeli arıyor Örümcek Adam’ın yanında… Her şeye rağmen filmin kötü olduğunu sanmayın. Film çok güzel ama seçimler yanlış… Örümcek Adam’ın imajını bayağı bir zedelemişler farklılık yaratacağız diye…
Yakın geleceğe gelirsek eğer 30 Ekim’de yine bir Marvel karakteri olan Thor’un devam filmi olan “Thor 3: Ragnarok”u izledim. Fakat tıpkı Örümcek Adam’ın imajını zedeledikleri gibi güç anlamında olmasa da fiziksel görünüş açısından bu kez Thor’u değiştirmişler. Kendisiyle özdeşleşen baltası, Cate Blanchett tarafından canlandırılan ablası Hela tarafından kırılıyor. Gladyatöre dönüştürmek için saçları kısa kesiliyor ve yine Hela yüzünden bir gözünü tıpkı Anthony Hopkins tarafından canlandırılan babası Odin gibi kaybediyor ve korsan gözlüğü gibi bir şey takmaya başlıyor. Zaten piramit gibi objeler, tek gözler falan bu filmde de karşımıza çok çıkıyor. Bu da illuminati parmağı olduğunu işaret ediyor yine… Acaba “Yenilmezler” serisinde tek gözünü korsan bandıyla kapayan Nick Fury’yi canlandıran Samuel L. Jackson yerine gelecekteki “Avengers” filmlerinde tek gözlü subliminal mesajı Chris Hemsworth’a mı teslim edecekler diye düşünmeden edemiyorum. Yoksa neden yıllardır uzun saçlı, baltalı, güzel gözlü bir imajı olan Thor’un imajını değiştirsinler ki? Yine de illuminati tarikatının gizli mesajlarını es geçersek eğer harika bir filmle karşı karşıya kaldığımı itiraf etmeliyim. “Doctor Strange” filminde Thor görünüyordu ya? İşte o sahne bu filmde de var… Yani iki film zamanda süreklilik açısından birbiriyle bağlantılı… ragnarok-thor-hulk-strangeDoktor Strange’in yanı sıra tabii ki Bruce Banner ve Hulk arasında sıkışıp kalan Mark Ruffalo’yu da filmde görüyoruz. Banner, başka gezegenlere yolculuk etmenin şoku içerisinde… Filmin fragmanında gördüğünüz sahneleri gerçek filmde daha değişik şekilde göreceğinizi söyleyebilirim. Birebir yapmamışlar fragmanı yani… Ve bence tüm filmler fragmanlarını yalancı spoiler’lar vererek yapabilmeliler. Bazen trailer’lardan filmi önceden çözüyorum çünkü… Kahretsin, çok akıllıyım. 😀 Bu arada ne zaman Thor, Herkül gibi filmlerden çıksam, He-Man’in yeniden çekilerek günümüz teknolojisine uyarlandığını hayal ederim. İnşallah film yapımcıları da benim gibi He-Man hayranlarının gözünü kara çıkarmazlar da bu hayalimizi gerçekleştirirler. Çünkü “Rocky 4” ve “Cehennem Melekleri” gibi filmlerden tanıdığımız Dolph Lundgren bu role yakışsa da filmde büyük eksiklikler vardı. Tüm karakterler yoktu. Chris Hemsworth ya da Kellan Lutz gibi yeni nesil bir oyuncuyla daha güzel görsel efektlerle çizgi filmlerinin tadını aratmayacak bir He-Man filmi yapabilirler. Resmen He-Man oyuncağını kaykaya koymuşlardı o filmde yaw…
Ve işte bugün, yani 18 Kasım tarihinde, vizyona girişinin ertesi günü “Justice League” filmine gittim. Cumartesi gününe denk geldiği için Capacity, Marmara Forum gibi kalabalık yerleri tercih etmedim. İlk günü gidip de Batman v. Superman filminde olduğu gibi izdiham içerisinde de kalmak istemedim. Onun yerine çok da göz önünde olmayan, genelde sadece Ataköy sakinlerinin tercih ettikleri ama harika salonları olan bir yere gitmeliydim. Bu da tabii ki aklıma A Plus’taki Cinemaximum’u getirdi. Sabah erken kalkıp hazırlandım. Çünkü 11:00 seansına henüz başka sinemaseverler hafta sonu uykularını uyurlarken yetişmek istiyordum. Başarılı da oldum. Çok sıkışık, tepişik olmadı. Her sırada birkaç kişi vardı. Yan koltuklarım boştu. Birkaç sıra yanımda iki kadın vardı. Ama tam arkamdaki gençlere çok sinirlendim. Bacaklarını koltuklara sürekli dayayıp sallandırmaları yetmiyormuş gibi film arası biterken birisi benim koltuğuma adeta diziyle şiddetle tekme atarak geçti. Kafam çok acıdı ve “Cık cık cık cık” diye tepkimi göstermeme bile aldırış etmeden kahkahalarla güldüler. Gerçekten hanzo bir nesil yetişiyor diyebilirim. Bu gençlerde saygı denen şey yok. Toplu taşıma araçlarında yaşlılara, hamilelere filan yer vermezler. Sinemalarda evdeymiş gibi yayılırlar, ayaklarını ön koltuğa bile koyarlar. Çoğu terbiyesiz… Kafam hala ağrıyor diyebilirim. Özür bile dilemedi hayvan… Anneler, babalar; kusura bakmayın ama çocuklarınıza sinema kültürü, toplumsal saygı öğretememişsiniz.
Neyse ki filmin çoğunda sessiz oturdular, çünkü onlar da kendilerini filme kaptırdılar. Nedeni basit, film çok güzeldi. 2 saat bana yarım saat gibi geldi. Film bitip de yazılar geçerken bile kimse salonu terk etmedi. Doyamadık çünkü… İyi ki de salondan ayrılmamışız. Çünkü yazıların arasında Superman ve Flash’ın yaptıkları yarış görünüyor. Yazılar yeniden başlayıp bittiği zaman da Lex Luthor’ın filmin devamını gelmesini sağlayacak hareketini görebilirsiniz. Çok fazla spoiler vermeyeyim, kendiniz görün. Ayrıca yazılar geçerken kamera arkasında Tarkan Sarım, Pınar Toprak, Timuçin Bilmemne gibi birkaç Türk isim de okuyabilirsiniz.

justice_league_rotten_tomatoes_score
Eyvah, spoiler vermeyeyim dedim ama en önemli sırrı açıkladım. Evet, ağzımda bakla ıslanmadı ve “Adaletin Şafağı”nda ölen Superman’in de filmde yer aldığını kalemimden kaçırdım. 😀 DC Comics bunu gizledi. Afişe de, fragmana da Henry Cavill’i koymadı ama sonuçta Blue Jean dergisi, “Adalet Birliği” posterine Superman’i de katmış ve IMDB sitesinde de oyuncular arasında görünüyor. Ben yazmışım, çok mu? Zaten Superman’siz bir “Adelet Birliği” düşünülmezdi. Sadece nasıl dirildiğini yazmayayım, onu siz kendiniz izleyin. Fakat şunu söylemeliyim ki, “Adaletin Şafağı” filmini izlerken Superman’in öleceğini biliyordum. Filme benden önce giden bir arkadaş bana çıtlatmıştı. Filmi izlerken Adalet Takımı bir araya geleceğinde Superman’in nasıl dirilteceklerini tahmin etmiştim. Sadece filmin sonunda tabutun üzerindeki toprağın oynaması beni yanıltmıştı. “Gömüldükten sonra dirilecek demek ki” demiştim ama ilk tahminimde haklıymışım meğer. Barry Allen, Superman’i diriltme kararı aldıklarından sonra “Hayvan Mezarlığı” filmindeki gibi kötü bir kimlikle geri dönerse diye korkuyor ve ilk başlarda pek haksız da sayılmıyor. Bizarro’yu anımsatan bir olay yaşanıyor. Neyse, çok fazla ipucu vermeyeyim.
Barry Allen demişken… “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?” filmindeki Credence Barebone karakteriyle hatırlayabileceğimiz Ezra Miller, maske ve kostümle The Flash’e benzese de, sivil haliyle kendisini Barry Allen’a pek benzetemedim. Belki de bunun nedeni “The Flash” dizisinde bu karaktere “Glee” dizisinden de tanıdığımız Grant Gustin’in hayat vermesi olabilir. Gözümüz alışmış bir kere… Arnold Schwarzenegger’ı mega starlar ligine taşıyan Barbar Konan’a yeniden hayat veren Jason Momoa ise Aquaman, yani nam-ı diğer Arthur Curry rolüne çok yakışmış. Daha önce bu rolü Justin Hartley canlandırmıştı ama ben o filmi izlemediğim için etkisinde kalmadım. Cyborg’dan önce pek tanımadığımız Ray Fisher ise tam bir Victor Stone zaten… “Kesin DC Comics The Flash, Cyborg ve Aquaman’e de solo filmler yapar” diye düşündüm filmi izlerken… Haklıymışım. IMDB’den araştırdım ve seneye Aquaman’in vizyona gireceği müjdesini aldım. Ama maalesef Cyborg ve çok sevdiğim bir süper kahraman olan The Flash’ın filmleri için 2020 yılını beklememiz gerekiyor. Neyse canım, 3 yıl artık çabuk geçiyor… Ama o filmler çıktığında 39 yaşında olacağım için kendimi yaşlı hissetmekten korkuyorum…

suicide-squad-to-justice-league-the-foundations-of-the-dc-cinematic-universe-have-been-la-509518
Fakat bazı DC Comics süper kahramanları bu filmde eksik… Mesela Supergirl, Green Arrow, Robin, Catwoman ve Green Lantern’ın özellikle yer almasını dilerdim. Yalnız Kara Danvers’ı yine Melissa Benoist, Hal Jordan’ı Deadpool’a da hayat veren Ryan Reynolds, Oliver Queen’i ise “Ninja Kaplumbağalar”da Casey Jones’u da oynayan Stephen Amell canlandırması şartıyla… Bildik yüzlerin çıkması daha enteresan olurdu. Tabii ki başta Örümcek Adam olmak üzere diğer Marvel karakterlerinin “Yenilmezler” takımına sonradan katılmaları gibi gelecek “Adalet Birliği” filmlerinde de bu karakterlerin yer alacağına dair ümitlerim var. İlk “Adalet Birliği” filminde de bir sinyal var zaten… Wonder Woman’ın amazor arkadaşları savaşırken onlara uzaylı ırkından olduğunu düşündüğüm bir yeşil fener destek veriyor. Çok kısa görünen bu sinyal da bize ileriki filmlerde yeni süper kahramanlar eklenebileceğine dair umut veriyor. Ayrıca “Suicide Squad: Gerçek Kötüler” filmindeki kötü karakterlerin de filmde yer alacağını düşünüyordum. june_promo_posterO filmdeki olaylar “Batman v Superman” filminden sonra geçtiği için buna neredeyse emindim diyebilirim. Düşünsenize bir; Will Smith “Deadshot”, Margot Robbie “Harley Quinn”, Jared Leto “Joker” rolüyle tekrar karşımıza çıkıyorlar. Ne güzel olurdu. Fakat “Adalet Birliği” filminin sonunda Lex Luthor Adalet Takımına karşı kendi ligini kurmaya karar verdiğine göre ilerleyen filmlerde onlar da yer alabilir. Gerçi Steppenwolf şeytani eylemleriyle diğer kötüleri aratmıyor, hatta diğer kötüler onun yanında melek bile kalıyor olabilir.
Filmin yönetmen koltuğuna yine Zack Snyder oturmuş ve gerçekten doğru bir seçim… “300 Spartalı” filminde yarattığı mitolojik atmosferi amazonların dünyasında da hissettirmiş. Kendisi ayrıca süper kahraman dünyasına da yabancı değil. Bundan 8 yıl evvel yine bazı süper kahramanların bir araya geldikleri “Watchmen” de onun elinden çıkmıştı ve o filmi de çok beğenmiştim. Acaba bir gün Avengers, Justice League, Watchmen, Guardians Of The Galaxy, Watchmen ve X-Men kahramanlarının bir araya geldiği bir dream team çıkar mı? Çok zor çünkü hepsi rakip ama parayı bastırıp haklarını alırsanız imkansız değil… Filmden çıktıktan sonra D&R’dan birkaç DVD aldım. Bunlardan birisi de yıllar evvel sinemada izlediğim ama DVD’sindeki versiyonu yarım saat daha uzun olan, Batman’i canlandıran Ben Affleck’in oynadığı Daredevil’dı. Acaba “Korkusuz” karakteri ilerleyen “Yenilmezler” filmlerinde olacak mı, orasını Allah ve film yapımcıları bilir. Fakat şu da bir gerçek ki, Hollywood ustaları işi biliyor. Yaptıkları her filmde kitlesini tekrar sinema salonlarına çekecek yeni şeyler katıyorlar ve kozlarını bir anda tüketmiyorlar.
“Adalet Birliği” filminde rolü çok kısa olan Jim Gordon’dan da bahsetmek istiyorum. Filmde rolü J.K. Simmons canlandırmış. Batman filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz bir karakter ve karanlık gökyüzünde yarasa logolu ışığı canlandıran polis ta kendisi… Normalde ben James Gordon’a yan karakter gözüyle bakardım ama son zamanlarda takip ettiğim birkaç diziden biri olan “Gotham” nedeniyle Komiser Gordon’a acayip bir hayranlık duymaya başladım. headline28687Dizide Gordon’ın gençliğini “Batman” çizgi filimde Bruce Wayne’i seslendiren Ben McKenzie canlandırıyor ve harika bir performans sergiliyor. Bu yüzden “Adalet Birliği” fiminin sonlarında karakterleri ayrı ayrı gösterirlerken J.K. Simmons’ın da görünmesi bana yardım çağıran bir polisten çok başka bir kahramanın yaşlılığını anımsattı. Çünkü dizide Bruce Wayne daha çocukken ve Batman olmamışken Gotham şehrindeki kötülüklere karşı nasıl savaştığını izliyoruz ve artık James Gordan da bize göre bir kahraman…
Neyse, yazımı sonlandırırken bugün hayatını kaybeden tüm zamanların en iyi haltercisi Naim Süleymanoğlu’nu anmak istiyorum. “Power Rangers” filmine gittiğim gün Halit Akçtepe’nin ölüm haberini almam gibi “Justice League” filmine gittiğim bugün ise Naim Süleymanoğlu vefat etti. Çok üzüldüm. “Adalet Birliği” filminde Superman’in ölümünü manşete “Kahramanlar bir bir yok oluyor” başlığıyla veren ve görsel olarak da David Bowie ile Batman için besteler yapan Prince’in arasında Superman’in fotoğrafını koyan gazete kupürü geldi aklıma… Naim Süleymanoğlu da Türkiye’nin kahramanıydı. Yazımı yayına hazırladıktan sonra da AC/DC’nin gitaristi Malcolm Young ve ünlü modacı Azzedine Alaia’nın ölüm haberini aldım. Ayrıca Texas’tan Hakkari’ye maalesef yine son günlerde kötü olaylar ve saldırılarda hayatını kaybeden insanlar oldu. Eski Kral Fahd’ın oğlu Suudi Prens Abdülaziz bin Fahd bile öldürüldü. Allah gani gani rahmet eylesin.


Article Categories:
Sinema
Likes:
0

Leave a Comment